ÜNAL DÜNDAR


Kimdir ?
 



Alipaşa’nın tüyleri kirli ama yürekleri temiz, kuyrukları dik, patileri kadife, gözleri zeka fışkıran fırlama kedileri Ünal Dündar abilerini oldukça yumuşak duygularla hatırlıyorlar bugün. 2011 yılında aramızdan sessizce ayrılan,Davutpaşa ailesinin belki de en suskun ve en sakin üyesinin hatırasını kalplerinin ayrıcalıklı bir yerinde saklıyorlar.
 
Sermet Ünal Dündar kavuniçi kahverengi renklerin Malatya kökenlilerinden. Aynen Davut Kılıç ve Ramazan Emre gibi. Dünyaya gözlerini 1942 yılında Arapgir’de açmış. Baba Rıza başöğretmenmiş, anne ise ev hanımı. Dört kardeşmişler. Üçü erkek, biri kız. Yücel abisi Malatya Akınspor’da top koşturmuş ama işi profesyonelliğe dökememiş.
 
Ünal Dündar Aşağı Bağlar İlkokulu, Atatürk İlkokulu, Malatya Ortaokulu ve Lisesi’nde okuduktan sonra 1963 güzünde Ankara Hukuk Fakültesi’ne yazılmış.
 
Futbola başlangıcı oldukça sıradan. Mahalle aralarında top koşturmuş ilkin. 13-14 yaşlarında Fener Gençlik’te göstermiş kendini. Akınspor ise lisansının çıktığı kulüp. Malatya amatör kümesinin güçlü takımıymış Akınspor; Malatya Gençlik, Karagücü, Sümerspor, Şekerspor gibi takımlarla çekişir, hep şampiyonluğu kovalarmış.  Başkanları milli atlet Hacı Perçin’miş. Hacı,Devlet Demir Yolları’nda sendika başkanlığı yapmışmış. Takımı yazları alır toparlar, Doğu gezilerine çıkarırmış. Tatvan, Erzurum, Bitlis vb.. gibi kentlere.
 
Şimdi mikrofonu Dündar’ın yaşam boyu arkadaşı, hem Malatya, hem de İstanbul’dan yaman kankası, top arkadaşı emekli diş hekimi Tuncay Uluğ’a bırakayım. O anlatsın altmış yıllık dostunu.
 
‘’Ünal kendi halinde biriydi, çok içe kapalıydı. Ağzından kerpetenle laf çıkardı. Kavgaya gürültüye asla karışmazdı. Haklıdan da, haksızdan da yana tavır koymazdı. Çekingenliği nedeniyle zaman zaman alaya alırdık onu. Leyla derdik.Lakabı buydu.Lakaplarından biri de ‘sinek’ti. Zayıftı çünkü, kuruydu.
 
Çocukken mezarlıktan geçerdik bazı bazı. Hayalet geliyor, diye bağırırdık. Ünal ürkerdi. Uzun bacaklarının yettiğince kaçardı. Ben hep kollardım onu. Kavgacı ve güçlüydüm çünkü. Saha dışında da, saha içinde de hep destek çıkardım arkadaşıma.
 
Ünal vasat bir öğrenciydi. Ablası coğrafya hocasıydı. Ama o futbolu daha çok severdi, dersleri boşlardı. Lisede bir sene kaybetmişti bu yüzden.
 
Ünal iyi futbolcuydu. Boyu 1.80 filandı. Sağ ayağı raket gibiydi. Ben de topçuydum, sol ayağımı yıllar içinde geliştirmiştim ama o biraz tembeldi, sol ayağını hiç geliştirememişti. Orta sahada hücuma yönelik oynardı. İyi çalım atardı. Savunma yönü hiç gelişmemişti. Toplara şahane vururdu. Bu nedenle bütün frikik ve köşe vuruşlarını o yapardı. Çok soğukkanlı olduğu için penaltıları atma vazifesi de hep kendisine verilirdi Akınspor’da.
 
Akınspor Malatya karması adı altında Erzincan’a gelmişti bir keresinde. Oldukça iyi bir oyun çıkarmıştık ama hakem buz gibi bir golümüzü iptal etti ikinci yarıda. Kalecimiz Metin önce itirazlarını sürdürdü, sonra hakeme  esaslı bir yumruk çaktı. Bunun üzerine Erzincanlılar çevremizi sardılar. Tam bir meydan kavgasıydı. Ben Ünal’ı koruyayım derken çok dayak yedim. Aslında sonumuz kötü görünüyordu ama neyse ki maçı izlemeye gelen askerlerden Malatyalı olanlar palaskalarını çıkarıp sahaya atladılar da, Erzincanlıların elinden sağ salim kurtulabildik.
 
Ünal ile daha sonra altmışların başında Malatya Şekerspor’da yollarımız yeniden kesişti. Hem ambarda çalışıyorduk, bordroluyduk, hem de takımda oynuyorduk. Güçlü bir takımdık, şampiyonluk yaşadık. İki yılımız bir arada geçti Şekerspor’da.
 
Yeteneklerinden biri de bilardoydu. Çok güzel oynardı bilardoyu. Ben öğretmiştim kendisine ama beni kısa sürede yener hale gelmişti. 
 
Ünal 1963 yılında Ankara Hukuk’a yazıldı. Bir sonraki yıl da İstanbul’un yolunu tuttu. 1964 senesinde İstanbul Hukuk Fakültesi’ne yatay geçiş yaptı, aynı sene Davutpaşa’dada top oynamaya başladı.
 
Davutpaşa oldukça genç bir takım kurmuştu 1964-65 mevsiminin başında. Kara Harp Okulundan atılan gençler (Ergin, Turgut, Türker), İstanbulspor gençten gelen Necati Balaban, Cankurtaran’dan alınan Oktay Mat ve Selçuk Toker ile birlikte mahalli ligin tozunu atmışlardı. Ünal da bu takımın sağ içi olarak başarılı karşılaşmalar çıkarmıştı.
 
Ünal 1965-66 mevsiminde mahalli kümenin terfi liginde başarılı olup ikinci kümeye çıkan ekipte de, 1966-67 mevsiminde ikinci kümede mücadele eden ekipte de, 1967-68 mevsiminde üçüncü kümede oynayan Alpaslan’lı, Rafet’li, İbrahim’li, Selçuk’lu kadroda da düzgün futbolunu sürdürdü.
 
Takımda en iyi arkadaşları Çarli (Çağatay Uygun) ve Büyük Selçuk’tu. Ünal bu yıllarda hem oynadı, hem de okudu. Hukuk’u 1968 yılında başarıyla bitirdi, avukatlık diplomasını aldı.
 
1968-70 seneleri arasında askerliğini yaptı. Yetmiş başlarında ise bir ömrün geçeceği yazıhanesini Cağaoğlu’nda açtı. Avukatlığında uzmanlaşmayı seçmedi. Her türlü davayı üstlendi. Boşanma davalarına da baktı, kazalara da, tapu anlaşmazlıklarına da.
 
Ünal yetmişlerin başında işini kurduğunda, evliliğini de yaptı. İclal Dündar ile. Ölene kadar da sürdü bu evlilik. Bu birliktelikten iki de kız çocuğu dünyaya geldi.
 
Ünal sosyal demokrat biriydi. Yeni Sabah ve Cumhuriyet gazetelerini okuduğunu hatırlıyorum.
 
Ünal ile sayısız gecelerimiz geçmiştir içki masalarında. Ama sırlarını pek ortaya döken biri değildi. Hemen küserdi, alıngandı.Ama çok terbiyeli biriydi.
 
At yarışlarına özellikle son dönemde çok kafasını taktığını, bunun evlilik yaşantısına olumsuz bir etki yarattığını hatırlıyorum. Loto, toto oynadığını da.
 
2011 yılında kaybettiğimiz Ünal’ın ölüm nedeni akciğer kanseriydi. Mezarı bugün Dudullu’da.’’