1962 - 63

1962-63
1962 güzü ülke fokur fokurdu, kaynayan bir kazandan farksızdı. Buna karşılık1963 feci soğuklarla başlamıştı. İşçi eylemleri yoğunluktaydı. Davutpaşa 1926 cephesinde de kargaşa devam ediyordu. 1962-63 mevsiminin A takımımız için hiç de iç açıcı geçmediğini söylemek zorundayım. Mevsim sonunda, puan cetvelindeki yerimizin sonunculuk oluşu tanıtlıyor bunu. Ama Babür Bentürk, Bediz Baysal, Eşref Yetiş, Önder ve Hayri İnce gibi yıldızlarla güçlenen genç takımımızın güzel oyunlarla Davutpaşa taraftarlarını umutlandırması sevindiriciydi elbette.
 
Davutpaşa 1962-63 mevsimini mahalli kümede geçirdi. On bir takımdan oluşan bir kümeydi bu ve karşıtlarımız İstanbul’un ünlü semt kulüpleriydi. Galata, Taksim, Adalet, Eyüp, Anadolu, Süleymaniye, Sarıyer, Beylerbeyi, Yedikule Emniyet ve Hasköy. A ve genç takım oyuncu  kadromuzda Enver Aracı, Hüsamettin Emekligil, Celal Sinangil, Selahattin Bakikuşağı, Burhan Bakikuşağı, Onnik Balyan, Oktay Esen, Korman Aydın, Rıdvan Şumnulu, Aleksan Avedikoğlu, Sabahattin Küçükçavdar, Fikret Uysal, Meral Bayru, Altan, Refik Tozar, Enis Gelişen, İlker Berkofçalı, Babür Bentürk, Bediz Baysal, Ohannes Çiriş, Haşim Yapıcı, İsmet Bağcıoğlu, Metin Tatlıcılar, Güngör Saraççı, Ali Çeliköz, Önder Ede, Fahrettin Uygun, İsmet Gedik, Remzi Yılmaz ve Feridun K.Girgin var.
 
Ağustos sonlarında Fenerbahçe’nin B takımıyla oynadığımız İzmir’de bir hazırlık maçımız var. Altay ile Fenerbahçe arasındaki birinci küme karşılaşmasından önce yapılmış Alsancak Stadı’nda. 1-1 berabere kalmayı başarmışız. Maçı Rıfat Atakanı yönetmiş. Kadromuz kalede Meral, bekler Selahattin ve Sabahattin, haflar Fikret, Emin, Celal, forvet ise Enver, Rıdvan, Burhan, Oktay, Günal. Tek golümüz Rıdvan Şumnulu’dan ikinci yarıda gelmiş.
 
16.9.1962, Galata 0-1
30.9.1962, Taksim 0-4
14.10.1962, Adalet 1-2
28.10.1962, Eyüp 1-1
4.11.1962, Anadolu 1-1
11.11.1962, Süleymaniye 1-1
25.11.1962, Sarıyer 1-1
2.12.1962, Beylerbeyi 0-5
9.12.1962, Yedikule 0-2
15.12.1962, Hasköy 1-2
13.1.1963, Galata 1-1
17.2.1963, Adalet 0-2
17.3.1963, Anadolu 0-0
24.3.1963, Süleymaniye 1-0
7.4.1963, Sarıyer 0-1
14.4.1963, Beylerbeyi 0-3
21.4.1963, Yedikule 0-0
28.4.1963, Hasköy 0-0
5.5.1963, Taksim 0-5
12.5.1963, Eyüp 1-4
 
Yirmi maç yaptık mevsim boyunca. Sonunculuktan kurtulmak için mücadele ettiğimiz Süleymaniye’yi geçemediğimiz için ne yazık ki en dipte kaldık. Yirmi maçta tek yengi alabildik, sekiz de beraberlik. On bir maçı ise kaybettik ne yazık ki. On puanla on birinci sıradayız.  Birinci ve ikinci Türkiye Birinci Ligi’ne yükseliyor bu defa. Sarıyer 28 puanla birinci, Beylerbeyi 26 puanla ikinci. Başarılı armadaları bunlar bu mevsimin. Taksim 24 puanla üçüncü, Eyüp 23 puanla dördüncü, Adalet 22 puanla beşinci. Süleymaniye de 10 puan topluyor bizim gibi, ancak averajla onunculukta kalıyor.
 
Mevsimin ayrıntıları arasında Şubat 1963 ayı içinde oynadığımız Adalet maçlarının ikincisi ilginç aslında. Adaletli oyuncunun oyunun sonlarında doğru elle attığı golü hakem Vahit Gürcan’ın geçerli sayması çıldırtmış bizimkileri. Sabahattin, Selahattin ve Enis çıkan arbedede sahadan atılan topçular. Ama Sabahattin hızını alamamış olacak ki Adaletli yönetici Nusret Kemi’nin de üstüne saldırmış.
 
A takımımızın başarısızlığına karşın dönemin genç takımı fırtına gibi esmiş,  gürlemiş rakiplerine karşı. 1962-63 mevsiminde İstanbul birincisi olacak aşamasına gelmişler. Ama kötü kader istememiş nedense!Dev kaleci Bediz Baysal şöyle anlatıyor o mevsim genç takımın başına gelenleri. ‘’1962-63 mevsiminde genç takım kalesini hep ben korudum. Daha önce, gençlerin önemli maçlarında Sefa Erfa devralırdı kaleye. Daha deneyimliydi çünkü, yaşça benden büyüktü.  Bu mevsim iyi form tutturmuştum. Takım da iyiydi. Beşiktaş ile çekişiyorduk. Birincilik kesin gözüküyordu. Son maçımızda zayıf bir rakibe, Vefa’ya karşı oynayacaktık. 2-0 bile yenilsek birinciydik. Ama hiç beklenmedik bir şey oldu. Yöneticimiz Terzi Selahattin geç geldi karşılaşmaya, gelince de lisanslarımızı unuttuğunu söyledi. Bu nedenle hükmen 3-0 mağlup olduk.  Böylece Beşiktaş aldı şampiyonluğu. Galatasaraylı Olcay, Yusuf, Sanlı, Karagümrüklü Ender Dündar filan oynuyordu siyah beyazlılarda. Büyük talihsizlikti. Terzi Selahattin’in dümeniydi büyük olasılıkla. Pisipisine kaybetmiştik anamızın ak sütü gibi hak ettiğimiz şampiyonluğu.  
 
Genç takımda hocamız Piliç Mehmet’ti. İdmanlarda sahayı 30-40 kere turlardık ardından on bire on bir çift kale maç yapardık ve idman tamamlanmış olurdu. A takım ile beraber çalışırdık. Babür Bentürk, İlker Berkofçalı, Önder, Hayri İnce ve semtin çocuğu Remzi takım arkadaşlarım arasında hatırladığım isimler. Genç takımda 4 büyük oynatılabiliyordu o günlerde.’’
 
Babür Bentürk’ün ise mevsimden hatırladıkları şöyle. ‘’Davutpaşa’ya geliş tarihim 1962. 1962/63 mevsiminde hem genç takımda, hem de A takımda top koşturdum. Başarılı genç takımımızın attığı gollerinin nerdeyse tamamına imzamı attım. A takımda da kendimi hemen kabul ettirmiştim. Takım arkadaşlarım arasında kaleci Aleksan, savunmada Sabahattin Küçükçavdar, Hüsamettin, Bahri Aybastı, Korman Aydın, Necati Civez, orta sahada Korsan Celal, Rıdvan Şumnulu, forvette Şerafettin, Takoz Burhan ve Enver’i hatırlıyorum. A takımının antrenörü Adil Özyedierler’di.’’
 
22 ŞUBAT 1962 VE 20 MAYIS 1963 İHTİLAL GİRİŞİMLERİ
 
22 Şubat Olayı Harp Okulu komutanı Kurmay Albay Talat Aydemir ve arkadaşlarının, ordu içindeki 27 Mayısçıların tasfiyesi için 20 Şubat 1962 günü başlatılan atama ve gözaltına almalara karşı direnişi diye özetlenebilir.
 
İlkin hatırlayalım. 27 Mayıs sonrası ordu içinde özellikle genç subayların sahiplendiği ve dillendirdiği bir mesele vardı. 27 Mayıs Menderes hükümetine yapılmış bir darbe değildi, bir ihtilaldi. Devrimci duruş asla terk edilmemeli, iktidar çürümüş yoz sivillere sunulmamalıydı. Bu görüşü paylaşan büyük çoğunluk, Silahlı Kuvvetler Birliği adını verdikleri bir oluşumda toplanmıştı. Ama Milli Birlik Komitesi’ndeki gelişmeler iç açıcı değildi. 13 Kasım 1960’da 14’ler tasfiye edilmiş,  6 Haziran 1961’de Cemal Madanoğlu emekli edilmiş, Korgeneral İrfan Tansel Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na atanmıştı. Tansel’in atamasına Aydemir ve arkadaşları muhtıra ile karşı çıkınca saflar daha da netleşmişti. 28 Haziran 1961 günü yayınladıkları bildiriyle SKB bunu dile getirmişti.
 
15 Ekim 1961 seçimleri SKB’ni kuşkusuz üzmüş olmalıydı. Çünkü beklentilerin aksine 27 Mayıs’ın ezip geçtiği DP’nin mirasçısı Adalet Partisi neredeyse CHP’ye yakın bir oy almayı başarmıştı. 450 vekilli mecliste dengeli bir şekilde gözüküyordu. CHP 173, AP 158. Seçim kırılma noktası olmuştu bir manada. TSK içinde fikir ayrılıkları iyice belirgin bir hal almıştı. Genç subaylardan bazıları yönetime yeniden el koyma gerekliliğini savunuyordu. Bazıları da sivil iktidarın yönetimine bakılmasına, eğer Atatürkçü ilkelerden sapılırsa o durumda müdahalenin yapılmasını istiyordu. 21 Ekim 1961 günü Harp Akademileri’nde yapılan büyük toplantıda 10 General ve 28 Albay bir protokol imzaladı. 21 Ekim protokoluna göre en geç 25 Ekim 1961 tarihine kadar bir askeri müdahale kararı alınmıştı. Ancak bu gerçekleşmedi.
 
26 Ekim 1961’de CHP ve AP, İnönü’nün önderliğinde bir koalisyon kurdu. Dördüncü cumhurbaşkanı Cemal Gürsel seçilmişti. Ama bir anda 27 Mayıs öncesine dönülmüştü sanki. CHP-DP çatışmaları gündeme gelmiş, 27 Mayıs yerine dibine sokulmaya başlanmıştı. 27 Mayıs’ı gerçekleştiren cunta kendini savunur durumda kalmıştı acıklı biçimde.
 
19 Ocak 1962’de Genel Kurmay başkanı Cevdet Sunay’ın başkanlığında düzenlenen ve yüksek rütbeli subayların katıldığı toplantıda Talat Aydemir, Jandarma Okulu Komutanı Albay Necati Ünsalan ve bazı komutanlar askeri müdahalenin kaçınılmaz olduğunu savundu. 9 Şubat 1962’de Balmumcu’da toplanan 57 general ve albaydan 37’sinin imzaladığı protokolde 28 Şubat’a kadar eylemin gerçekleştirilmesi isteniyordu.Ancak 16 Şubat gecesi İstanbul’da örgütün general ve amirallerinin aldığı kararla sadece general, amiral ve albayların katıldığı bir toplantı düzenlendi. 17 Şubat günü işler tamamen değişmişti. Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay yapılması düşünülen darbeye karşı çıkmış, hazırlanan eylemi Başbakan İnönü’ye duyurmuştu.
 
Şimdi sıra atın intikamına gelmişti!
 
20 Şubat Hükümet ve Genelkurmay süratle gözaltı ve atama işlemlerine başladı. Ama darbeci subaylar da boş durmadı haliyle. Atamaların durdurulmasını, gözaltına alınan arkadaşlarının serbest bırakılmasını istediler. 20 Şubat gecesi Ankara karıştı. Tank taburu, 2.Piyade Alayı ve Binbaşı Fethi Gürcan komutasındaki Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı hükümete bağlı kuvvetlere karşı üstünlük sağladı. Ama Aydemir belki de tarihi bir karar alarak tankları garajlarına gönderdi. Ama İnönü tepki verecekti elbette. Aydemir’e bağlı olan komutanlar tevkif edildi vakit geçmeden.
 
21 Şubat sabahı Genelkurmay, darbe girişimcisi üç albayı görevlerinden başka yerlere atadı (Aydemir, Ünsalan ve Selçuk Atakan). Kararı kabul etmeyen Aydemir, Harp Okulu’na öfkeyle döndü. Genelkurmay’a bir muhtıra yolladı ve Hava Kuvvetleri komutanlığından, aynı zamanda MBK üyeliği de yapmış olan Mucip Ataklı ve Haydar Tunçkanat’ın cezalandırılmasını istedi. Sonra okulu bitirme aşamasındaki 600 asteğmeni çevresinde topladı. Harp okulu öğrencileri hiçbir koşulda komutanlarını teslim etmeme kararı aldılar.
 
22 Şubat günü Genelkurmay yeni atadığı komutan Semih Sancar’ı okula gönderdi. Okul girişinde okul muhafızları, Sancar ve yanındaki heyetin silahlarını alıp Aydemir’in yanına getirdi. Aydemir atamanın usulsüz olduğunu söyleyerek Sancar’ı geri gönderdi. Bu arada Ankara’da 229. Piyade Alayı komutanı Albay İhsan Erkan da gözaltına alınacağını öğrenince alayını harekete geçirmişti. Aydemir de aynı eylemi Harp Okulu’nda gerçekleştirdi. Böylece ayaklanan  Tank Okulu, Süvari Gurubu, Muhabere Okulu, Zırhlı Birlikler Eğitim Merkezi ve Jandarma Okulu Ankara’da duruma hakim oldu.
 
22 Şubat öğle vakitlerinde Aydemir tam anlamıyla darbeyi kıvamına getirmişti aslında. Muhafız Alayı’nın süvari gurubu Binbaşı Fethi Gürcan’ın emrinde Çankaya Köşkü’nde toplantı halinde olan cumhurbaşkanı, başbakan, birkaç bakan ve kuvvet komutanını esir almıştı bile. Ama Gürcan’ın tutuklama önerisini Aydemir kabul etmeyince kendi ipini kendi çekmiş oldu. Çünkü Aydemir’in amacı darbe değil, TBMM’nin kapatılması, atamaların durdurulması, gözaltına alınanların serbest bırakılması, Hava Kuvvetleri’ndeki cunta karşıtlarının cezalandırılmasıydı sadece.
 
Genelkurmay’da Cemal Gürsel’in başkanlığında süratle bir toplantıya girildi. İnönü radyodan yatıştırıcı bir konuşma yaparak ortalığı sakinleştirmeyi denedi. Ama Gürcan radyoyu ele geçirerek yayını kesti. Gece yarısını biraz geçe Aydemir’e gönderilen heyet, kan dökülmeden hareket durdurulursa kimseye ceza verilmeyeceğini bildirdi.  İnönü’nün emriydi bu.
 
Gelelim sonuca! İnönü atamaların durdurulması kararını dinlemedi. Aydemir 23 Şubat’ın ilk saatlerinde 03 sularında evine döndü. Eylem sona ermişti. Ama ertesi gün tutuklandı, Genelkurmay’da gözaltına alındı. Harp okulu öğrencileri ise memleketlerine gönderildiler. 22 Şubat direnişine katılan genç subaylar da emekli edildiler. Ama bu daha ilk perdeydi. Devamı 20 Mayıs 1963 ayaklanması olacaktı.
 
Tarih, 20 Mayıs 1963 Ayaklanması’nı, başladığı an biten tek ihtilal girişimi olarak tanımlıyor. Radyoevinde ihtilal bildirisinin okunmasından hemen sonra hükümete bağlı güçler denetimi ele geçirmişti çünkü. İnönü başkaldıranları ‘Talat’ın üç buçuk adamı’ diye betimlemiş, Aydemir’in onuruna dokunmuştu bu betimleme. Mahkemede arkadaşlarını tek tek sayarak, kendilerinin üç buçuktan fazla olduğunu tanıtlamıştı. Ama kuşkusuz bu sayıp sergileme olayı da yargı sürecinde, hem kendisinin, hem de yandaşlarının aleyhine işleyecekti.
 
İnönü’ye karşı yapılan bu darbe girişiminden sonra Meclis’te yapılan oylamada, CHP’li vekillerin de, Aydemir ve 27 Mayısçılara büyük öfke besleyen AP’lilerin de idam lehinde oy verdiklerini tahmin etmesi pek güç değil elbette. Fethi Gürcan’ın cezası 27 Haziran 1964, Talat Aydemir’inki ise 5 Temmuz 1964 tarihinde infaz edildi. Fevzi Bingöl ve Osman Deniz de mahkemede yargılandı, ancak cezaları ilkin müebbet olsa da, daha sonra aftan yararlanarak özgürlüklerine kavuştular. Yalnız 1459 Harbiyeli okullarından atılıp mağdur oldu. Daha sonra bu öğrenciler için ek üniversite kontenjanı açılacaktı.
 
Gelelim 22 Şubat 1962 ve 20 Mayıs 1963 ihtilal girişimleriyle Davutpaşa 1926 arasındaki ilişkiye! İlişki oldukça sıkı fıkı ve sevindirici, hemen belirteyim bunu! Çünkü henüz gencecik öğrenci olan ve okullarında edepli, ilkeli ve ahlaklı bir öğrenim görürken bir anda kendilerini ‘atılmış ve kakılmış’ bulan gençlerden beşi topa çok yetenekliydi. Adlarını hemen sayayım. Babür Bentürk, Turgut Yüksel, Ergin Ümit, Ersel Altıparmak ve Türker Cengiz’di bu gençler.
 
Davutpaşa 1926’ya ilk gelen tarihimizin en büyük golcüsü Babür Bentürk oldu. Diğer dörtlünün elinden tutup getiren, ailemize kazandıran da oydu zaten. Bentürk’ün geliş tarihi 1962. 1962-63’ün şahane genç takımında ve dökülen A takımında yıldız gibi parlamıştı Babür abimiz. Ardından 1963-64 mevsiminde gelenlerden Ersel Altıparmak orta sahada gösterdiği çalışkan ve etkili futbolla hemen göze çarptı ve Bursaspor’a transfer oldu. Ve yeşil beyazlı takımının efsane topçularından biri oldu.
 
Başka bir E de, kısa zamanda birinci ligin yolunu tutacaktı. 1964-65 mevsiminde kalemizi koruyan ve başarılı oyunlarıyla gole geçit vermeyen Ergin Ümit’ti bu. Uzun boyu, gösterişli fiziği ve ceza sahasına hakimiyetiyle dikkati çeken file bekçisi hem Vefa, hem de Şekerspor’da çok parlak maçlar oynayacaktı. 
 
Gençlerin aramızda en çok kalanı ise, 20 Mayıs 1963 darbe girişimi sonrası, Kara Harp Okulu’ndaki daha ilk senesinde kendisini ‘dışarda’ bulan Turgut Yüksel’di. 1963-69 arası savunmamızda yer alan ve kaptanlığımızı da yapan, istikrar abidesi Yüksel iş yaşantısının yoğunluğu nedeniyle ne yazık ki meşin topa erken veda edenlerdendi.
 
1964-65 mevsiminde savunmanın muazzam haf hattında, Oktay Mat ve Selçuk Toker ile birlikte bir yıldız gibi parlayan ve ailemizin, Bu çocuk milli takıma yükselir, dediği Türker Cengiz ise ne yazık ki gencecik yaşında yakalandığı kan kanseri nedeniyle aramızdan erkenden ayrıldı ve çok hüzünlü bir hikayenin kahramanı oldu.