TUNCER DOĞANCA



Kimdir ?
 
 




TUNCER DOĞANCA (11 ŞUBAT 1936 – 7 ARALIK 2008)
 
Alipaşa’nın çilekeş ve bilge kedileri yıllarca Cerrahpaşa Hastanesi genel sekreterliği yapan Tuncer Doğanca amcalarını, aynı zamanda yetmişli yıllarda Nejat Ayberk, Hakkı Yağız ve Cevat Aksay başkanlığındaki yönetim kurullarımızın yaman ve faal bir üyesi olarak da sevgiyle anımsıyorlar.
 
Doğanca 11 Şubat 1936 doğumlu. Artık aramızda olmayan Vesile Anne ev hanımı, Hüseyin Baba ise zabıt katibiymiş. Tuncer abimiz yedi kardeşmiş, beşi erkek, ikisi kız. Aile Selanik kökenli.
 
Doğanca Kabataş Lisesi mezunu. Yüksek öğrenimini ise İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yapmış.
 
Çocukluğundan bu yana futbolla aşk yaşayan Doğanca henüz öğrencilik yıllarında başlamış Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde çalışmaya. İdari bölümde altmışlı yılların ilk yarısında başlayan bu çalışma yaşantısı zaman ilerledikçe genel sekreterlikle taçlanmış. Bu deneyimin yirmi yıl sürdüğünü ve Doğanca’nın 1982senesinde emekliliğe hak kazandığını ekleyeyim.
 
Doğanca emekli olunca, yapmış olduğu yükseköğrenim nedeniyle avukatlığa kaymış. Genelde yakın dostların davalarını üstlenmiş, doğumundan bu yana seve seve benimsediği hayır işlerine yenilerini eklemiş art arda. Para kazanmayı değil, karşılıksız iyilik etmeyi amaçlamış hep. Bu nedenle çevresinde hep Tuncer Baba lakabıyla anılmış.
 
Cerrahpaşa’nın bir başka çalışanı olan Makbule Hanım ile olan birliktelik bir ömür sürmüş. Çiftin bu beraberlikten 1982 doğumlu, Tünkut isimli bir oğulları var. Tünkut Doğanca da anababa geleneğini başarıyla sürdürüp Cerrahpaşa’dan ürolog olarak mezun olmuş. 
 
Yetmişli yılların ikinci yarısında at yarışlarına aşina olanların, sayısız altılı kuponunu, binlerce ikili ve çifte bahis biletini öfkeyle paramparça edip yere fırlatan yarışçıların şu anda fısıldaşmalarını işitir gibiyim! Doktor Tünkut’un, yetmişlerin ikinci yarısının şampiyon İngiliz atı Tünkut ile bir bağlantısı var mı diye! Hemen evet diye yanıt verip onları meraktan kurtarayım! Tünkut Aksungur’un bu şahane, kır, mesafe uzadıkça daha bir vites arttıran ve potaya kafasını şaşmazcahep birinci uzatan muhteşem atını çok severmiş Doğanca çifti. Ama hipodroma gitmek Tuncer& Makbule Doğanca ikilisinin asla kumar tutkusuyla değil, sadece ve sadece hava almak, yeşil görmek, muhteşem Arap ve İngiliz atlarını seyretmek için düzenli yaptıkları bir etkinlikmiş.
 
Tuncer Doğanca’nın tutkuları arasında elbette ilk sırayı ayaktopu alıyor. Kitap okumayı, edebiyatı, mektup yazmayı, hayatın içinde gözlemlediği olaylarla ilgili kısa kısa notlar almayı da severmiş. Bağırıp çağırmasa da disiplinli ve yetke sahibi biriymiş. Az ama öz konuşurmuş. Günlük gazeteleri dikkatle okur, televizyonda spor izlencelerini ve belgeselleri seyredermiş.
 
Tuncer Baba’nın yıllar sonunda güç bela satın aldığı yazlığı Akçay’daymış. Bu şirin tatil beldesinde yüzmekten çok hoşlanırmış. Aynen yürümek gibi kulaç atmak da hayatının bir parçasıymış. Doğaya duyduğu tutkuyu eşi Makbule Hanım romantizm ile ilişkilendiriyor.
 
Doğanca bir Fenerbahçe taraftarıymış. Davutpaşa 1926 ailesinde en çok Muhittin Boşat hocamıza, Nail ve Özcan Kır kardeşlere yakınlık duyarmış. Çok titiz biriymiş, giyim kuşama fazlasıyla önem verirmiş. Takım elbise, beyaz gömlek ve kıravat ayrılmaz parçalarıymış. Bedenindeki organlarından farksızmış bunlar. 
 
Tuncer Doğanca’nın 72 yıllık yaşamı bir beyin kanamasıyla noktalanmış. Gözünün bebeği Makbule Hanım’a hep ‘’İnşallah ben senden önce ölürüm de, sen beni babacığımın Çorlu Asli Mezarlığı’ndaki mezarının yanına defnedersin’’ dermiş. Bu dileği yerine gelmiş 7 Aralık 2008 tarihinde.
 
Son sözü Muhittin Boşat hocamıza bırakayım. Tuncer Doğanca abimizi bir de ondan dinleyelim. ‘’Tuncer abiyi ben Davutpaşa 1926 genç takımındayken tanıdım. Henüz 16 yaşındaydım o zaman. Çok nitelikli bir insandı. Futbolculara ilgi gösterir, onları tanımaya çalışırdı. Çaktırmadan her topçuya sorular sorar ve onların birikimlerini, kültür düzeylerini belirlerdi. 1977-78 mevsiminde Tuncer abiyi daha yakından tanıma olanağı buldum. Terfi ligi maçlarımızdan birinde, Muğla deplasmanında kafile başkanımız olmuştu. Belki kulübün olanakları çok kısıtlıydı ama kaldığımız otel ve yemek yediğimiz lokantalar hep birinci sınıftı. Sıcak bir iletişim gerçekleşmişti aramızda. 1978 yazında Cevat Aksay yönetimiyle sözleşme yapmaya oturduğumda önkoşul olarak Cerrahpaşa’ya memur olarak girmeyi getirdim. Tuncer Abi beni yokladığında, sorularına doğru düzgün cevaplar vermiş olmalıyım ki hakkımda olumlu izlenimler edinmişti. Çünkü önerimi kabul etti hemen. Cevat Aksay sevinçten havalara uçmuştu yuvada kaldığım için!!Böylece daha 18 yaşında bir Cerrahpaşa emekçisi olmuş ve geleceğime yönelik bir güvence  kazanmıştım. Ama Tuncer Abi iyilik yapmayı varoluşunun değişmez bir parçası haline dönüştürmüştü. Takımımız içinden Ali Evrey, Ergin Külçeli ve Ahmet Nergis gibi topçuları da Cerrahpaşa bünyesine katacaktı yıllar içinde. Toprağı bol olsun, çok iyi bir insandı.’’