TAHİR TEMUR



Kimdir ?
 
 




Tahir Timur Davutpaşa tarihinin başka bir hüzünlü öyküsünün kahramanı. Timur futbolu bırakalı, sisler ve dumanlar içine gömüleli, hatta bu dünyadan göçüp gideli   belki epey zaman oldu, ama bu değerli sporcunun anısı bugün hala Çukurbostan öykülerinde Alipaşa kedileri arasında büyük övgü ve alkışlarla yaşıyor. Davut Kılıç onu yetiştirdiğimiz en büyük  değerlerden biri olarak tanımlıyor. 
 
Tahir Timur 1954 doğumlu, Fındıkzadeli. Temiz bir ailenin üç çocuğundan en küçüğü. Ablası doktor, abisi mühendis.
 
Davutpaşa ile yaşıtları gibi Çukurbostan’da tanışıyor. Müfit Değer’in sahayı kulübümüze kazandırmasının hemen ardından yapılan seçmelerde Rıdvan Şumlulu’nun gözüne girip, minik takımda forma ıslatmaya başlıyor. Yavuz Bentürk ve ölü topların usta ayağı Cumhur Değer gibi oyuncularla ile birlikte.Sonra miniklerden gençlere atlıyor; belki yaşı çok ufak ama A takıma bile zaman zaman alıyor onu gençleri seven, onlara hep şans tanıyan Rıdvan Şumlulu.
 
Sıtkı Özcan şöyle diyor onun hakkında. ‘’Müthiş bir topçuydu Tahir Timur. Formayı üstüne geçirdiğinde imrenerek baktığınız  bir topçu. Fiziği mükemmeldi. Futbol için yaratılmıştı sanki. Hem de özene bezene yaratılmıştı.
 
İki ayağına da çok hakimdi. Atletik özelliklere sahipti. Bir seksenin üstündeydi boyu. Kafa toplarında geçit vermezdi. Hızlıydı, süratliydi. Sahaya hem önder, hem efendi kişiliğini yansıtmayı bilir, asla çamurluk yapmaz, küçük oyunlarla şans aramazdı.
 
Tahir Davutpaşa’dan Yavuz ve Celal ile birlikte İstanbulspor’a transfer olduğunda, sarı siyahlılar hem çok güçlü bir A takımla, hem de çok güçlü bir genç takımla liglerin altını üstüne getiriyordu. Tahir genç takımda Yavuz ile savunmanın ortasını paylaştı, hemen dikkat çekti.
 
Galatasaray’ın idari sorumlusu Turgan Ece de adını duymuştu Tahir’in. İstanbulspor o günlerde ikinci kümedeydi. Kırıkkale maçında izlemeye geldi genç oyuncuyu. Ama o gün Tahir nasılsa sol bek oynatılmıştı;yadırgı olduğu bir mevkiydi bu. Ve karşısında Kırıkkale’nin efsane sağaçığı Öner vardı. Öner Tahir’in sağından atıp solundan geçti, maç boyunca başını döndürdü. Böylece Tahir’i almaya gelen Ece, Öner’e talip oldu maç sonunda.
 
Ama Tahir’in isteklileri çoktu. Kadri Aytaç’ın araya girmesiyle bir sonraki durak güneyin güçlü ekibi Mersin İdman Yurdu oldu. Tahir burada yıllarca oynayacak, takım kaptanlığı da yapacaktı.
 
Ama futbolu bırakmasına yakın bir kaza geçirdi Tahir. Kulüp başkanıyla yapmış olduğu bir konuşmanın ardından merdivenleri inerken ayağı takıldı, yere düştü, kafasını taşa vurdu. Tahir’in yaşamındaki kırılma noktasıydı bu an, şansının döndüğü andı. Çünkü dengesi bozulmuştu bu kazanın ardından.
 
Tahir Mersin’de bir Süryani kızıyla evlenmiş, mutlu bir yuva kurmuştu. Bir de kızı vardı. Dengesini yitirmesi, aklının bedeni üzerindeki egemenliğinin sarsılması elbette mutlu yuvayı da çatırdatacaktı, çatırdattı da. Tahir boşandı eşinden, İstanbul’un yolunu tuttu.
 
Kızıl Elma’ya yakın bir sokakta oturuyordu. Seksenlerin ikinci yarısıydı aramıza döndüğünde. Ama başka bir Tahir’di bu; çok içen, ayık dolaşmayan, eski Tahir’den çok farklı biriydi.’’
 
Tahir Timur doksanların sonunda, yine içkiyi fazla kaçırdığı bir gece kendini üçüncü kattaki dairesinden aşağı fırlattı. Kırılan kemiklerinin onarımı aylarca sürdü. Hastanede zamanını geçirmek için at yarışlarıyla oyalanıyor, altılı oynuyordu. Yıldızların ona gülümsediği bir gün, kuponundan şans fışkırması, Timur’un hedefi on ikiden zımbalaması Fındıkzade kedileri tarafından büyük neşeyle kutlandı. Şansı dönüyor muydu yoksa?
 
Dönmedi ne yazık ki!
 
Betona çakıldığında bir kez daha kafası yere vurmuş, zaten bozulmuş olan dengesi hepten yitmişti Timur’un. Artık sabah akşam tonla yuttuğu ilaçlarla yaşar durumdaydı. Belki alkol alamıyordu ama sayısız ilaç, sayısız yan tesirle onu dünyayı algılamaktan alıkoyuyordu. Dünya iyice sisler içine gömülmüştü Tahir Timur için, algılanamaz bir uzama dönüşmüştü. Yani Tahir Timur Kızıl Elma caddesini bile algılayamaz duruma gelmişti.
 
İki binli yılların başında abla ve abi Asya yakasına taşındı. Kadıköylüydü artık Tahir Timur. Arkadaşlarının gözetiminden iyice uzaktaydı bu tarihten sonra. Onların şefkatinden ve ilgisinden kopmuş, ürkünç yalnızlığına gömülmüştü. Birkaç yıl sonra da öldü.
 
Abi ve abla kimseye haber etmedi bu ölümü, Timur’un cenaze namazı tenha bir cami avlusunda kılındı. Ve Çukurbostan’ın büyük yıldızı Tahir Timur böylece sessiz sedasız bu dünyadan göç eylemiş oldu.