RIDVAN ŞUMNULU

 

 

 

Davutpaşa camiasının altmışlı ve yetmişli yıllarına adını kazımış, hem topçu, hem çalıştırıcı olarak sayısız hizmetler vermiş Rıdvan Şumlulu için küçük çaplı bir efsane diyebiliriz kolayca. Yetiştirmiş olduğu sayısız oyuncuyla bugün bile övünüyoruz Rıdvan Şumlulu hocamızın.

 

 

 

 
1939 doğumlu Rıdvan Şumlulu 1989 Aralık ayı sonlarında öldüğünde unutulmuştu çoktan. 1980 sonrası adından pek sözedilmez olmuştu çünkü. Aybastı yönetimi Milliyet gazetesine ilan verdiğinde, değerli çalıştırıcının adının bile Şumlu’ya dönüştüğünü görüyoruz hüzünlü gözlerle.
 
Davut Kılıç Şumlulu’nun Feriköy’lü olduğunu söylese de, Bediz Baysal Esekapılı olduğunu vurguluyor. İki de kardeşi varmış. Nani İlhan ile bir abla.  
 
Şumlulu seksenlerin ortalarında Zeytinburnu’nda Tercüman evlerine taşınsa da yaşamının büyük kısmı Feriköy’de geçirmiş Şumlulu. Sanat Enstitüsü mezunu. Elektrik bölümü olmalı. Sıtkı Özcan elektrik bilgisinin iyi olduğunu söylüyor çünkü. 
 
Futbolculuk yılları Ankara Demirspor, PTT ve Davutpaşa’da. Bizde daha çok sağiçte görev almış, takımın penaltılarını atmayı da üstlenmiş.  
 
Şumlulu antrenörlük kursunu altmışlı yılların ortasına doğru bitirmiş. Diplomasını Lefter Küçükandosyanis ile birlikte almış.
 
Boyu bir yetmiş filanmış, kilosu da buna yakın. Fiziği düzgün bir orta saha. Çok teknik bir oyuncu olduğunu söylüyor Bediz Baysal ve Sıtkı Özcan. Seyretmesi zevk veren oyunculardan. Sağ ayağı raket gibiymiş. Penaltıları atması doğal yani. Ayak içi, ayak üstü vuruşları çok düzgün. Topçularını da yetiştirirken, bu öğrenmiş olduğu iyi belletirmiş. 
 
Şumlulu gençleri çok desteklediği, özellikle altyapılarda görev aldığı için genç oyuncuların gözünde bir ilahmış nerdeyse. Futbolun f’sinden başlarmış öğretmeye. Önce genç topçuyu koştururmuş, koşması gözünü tuttuysa alırmış takıma. Koşmasını beğenmezse gönderirmiş hemen anında.
 
Şumlulu gençlerle olan iletişimini saha dışında da sürdürür, onları yönlendirirmiş. Hatta bu denetlemeler meyhanelerde bile sürermiş. Onaylamadığı topçulara seslenirmiş; Evladım, sarı yediliyi bulamazsın, boşuna dolaşma buralarda, diye. 
 
Sıtkı Özcan’ın altını çizdiği şeylerden birisi şu. Şumlulu takım yaptığında farklı özellikte topçulardan kururmuş takımı. Özellikle orta sahayı yaparken bu anlayışını sergilermiş. Biri topa basan, biri markaj yapan, biri de oyunu kuran orta saha alırmış takıma. 
 
Birkaç seçkin oyuncu sayalım şimdi Şumlulu’nun yetiştirmiş olduğu: Engin Verel, Enver Tuna, Tahir Timur, Yabuz Bentürk, Celal Demirsoy..
 
Şumlulu’nu en çok sevdiklerinden Bediz Baysal çalıştırıcının kahvede ve deplasmanlara giderken trende sık sık kaptıkaçtı oynadığını söylüyor. Dörtlünün değişmezi, teknik adamın en yakın kankası Şalom lakaplı, Arnavut’ların en sevimlisi İsmail Demirsoy’muş. Ve Şalom’da kalırmış hep partiler. Çok kızarmış Şalom kaybettikçe. Desteleri masaya çarpar, yemin edermiş bir daha oynamamaya. Ama yemini ve kızgınlığı en çok yarım saat sürermiş.  
   
Bediz Baysal bir de şunu ekliyor: teknik adamın yardımcısı Şalom top oynamaya meraklı ve tutkulu olmasına karşın yetenekli olmadığı için Şumlulu oynatmazmış kankasını. Ama hep idare edermiş onu. Bu hafta olmasa da gelecek hafta oynatacağım, merak etme, diye ama bu hafta bir türlü gelmek bilmezmiş.   
  
Rıdvan Şumlulu belki çok şık giyinmezmiş ama maç malzemelerine çok özen gösterirmiş. Tertemiz malzemelerle donatırmış topçularını. 
 
Ve çalıştırıcımız hayatı boyunca para sıkıntısı çekmiş. Altyapıları çalıştırdığında Müfit Değer desteklemiş onu. Cevat Aksay döneminde uzun yıllar A takımını çalıştırırken de çorba parası çıkmış olmalı. 
 
Bediz Baysal çok efendi biri olduğunu söylüyor Şumlulu’nun. En kötü özelliğinin ise aşırı içkiye düşkünlüğü olduğunu ekliyor. Ama alkolün onu yerlere düşürdüğünü, rezillikler yaptırdığını söylemiyor. Sallanırken görmedik, diyor. 
 
En iyi arkadaşları Ayhan Tırkı, Nazillili Celal ve Babür Bentürk. Evlenmemiş hayatı boyunca Şumlulu. Bu, biraz hüzünlü bir ayrıntı. Bir kıza aşık olmuş gençliğinde, ama vermemişler. Küsmüş olmalı, abiler öyle diyor. 
 
Ölümü sirozdan genç yaşta. 1989 yılında. Hüzünlü bir ölüm. Cenazesi oldukça tenha kaldırılmış olmalı. Çünkü son yılları büyük bir yoksulluk içinde geçmiş. Öyle diyor General Kılıç.