NİKOLA RADOVİC



Davutpaşa 1926’da görev almış çalıştırıcılara baktığımızda en deneyimli, en bilgili, en eğitimli olanın, tarihinde ilk kez Türkiye İkinci Ligine çıkan takımımızı 1966-67 mevsiminde ne yazık ki sadece altı ay çalıştıran Nikola Radoviç diyebilirim.
 
Nikola Radovic Sırp kökenliydi ve ülkemize meslektaşı LjubisaSpajic’in tavsiyesiyle gelmişti. Spajic altmışlı yıllarda Beşiktaş’ı çalıştırmış, iki yıl üst üste şampiyon yapmayı başarmıştı. Ancak futbol federasyonu başkanı Orhan Şeref Apak ile anlaşamamış, büyük bir ceza almış, bu nedenle siyah-beyazlılarla yaşadığı başarılara karşın yurdumuzu bırakmış çalıştırıcılık yaşantısını Yunanistan’da tamamlamıştı.
 
Radovic takımımızı 1966-67 mevsiminin ilk yarısında çalıştırdı. Yepyeni antrenman yöntemleri ve taktikleriyle hemen dikkat çekti. Ancak çalışma koşullarının ilkelliği, deplasmanların güvensizliği, semt takımı olmamız nedeniyle ezilmemiz, Sırp hocanın bir başarı çizgisi yakalamasına, istediği sonuçları almasına engel oldu. İlk yarı bittiğinde aramızdan ayrıldı.
 
Radovic Türkiye’de kaldığı süre içinde Adanaspor’u çalıştırdı, şampiyon yaptı. Şimdi ondan kalan anı kırıntılarını Eşref Yetiş’ten dinleyelim.
 
‘’1966-67 mevsiminde ikinci küme beyaz grupta yer aldık. Yeni bir hocayla, Yugoslav Nikola Radoviç ile çalışmaya başladık. Hoca çok iyi bir insan, alışık olmadığımız teknik ve modernlikte bir antrenördü. Çocuklar, bek oynuyorsanız ve önünüzdeki arkadaşınıza, sağa iki top atmışsanız, üçüncü topu sola atacaksınız. Üçüncü topun sola geleceğini bilen sol açık arkadaşınız da deparını yapmış olacak, pas boşa gitmemiş olacak, derdi. Beş forvetsiniz, her biriniz kaleye beşer top atsanız, yirmi beş top olur.  Yirmi beş topun on tanesi kaleye isabet etse, ikisi mutlaka goldür biçiminde hiç alışık olmadığımız güzel ve değişik taktikler verirdi. Ama sezonun ortalarında seri yenilgiler almaya başlanınca ayrıldı takımdan.
 
Bence bu başarısızlığın nedeni Müfit Değer’di. Takım kurmaktan, oyuncu alımına kadar her şey ile tek başına uğraşmak istiyordu çünkü. Dediğim dedik şeklindeydi. Ama bazı konularda yetersiz olduğunu, her işe tek tabanca yetişemediğini kabullenmek istemiyordu. Tabii bir de işin maddi tarafı vardı. Kulübe biraz para girebilmesi için, takımın iyi topçuları hemen başka kulüplere satılıyordu. Örneğin Ali Mersin’e, İbrahim Bursa’ya, Babür Nazilli’ye verilmiş, Oktay Edirne’ye gitmişti.’’