NECMİ MUTLU





Dev kaleci Bediz Baysal sık sık vurgular ellili ve altmışlı yıllarda ülkemizde yetişmiş olan muhteşem kaleci neslini. Üstelik de kaleci antrenörlerinden yoksun, tarlalardan berbat balçık sahalarda yetişmiş olan kahramanları. Bunların en önemlilerinden biri de 1983-84 mevsiminde takımımız birinci amatörde mücadele ederken çalıştırıcılığımızı yapan Beşiktaş’ın unutulmaz kalecisi Necmi Mutlu.
 
Mutlu futbol yaşantısına amatörlerin en kıral takımlarından olan ve Türk futboluna epey değer sunan Kadırga’da başlamış. Ama ilkin girgin ve golcü bir santrformuş. Ama yağmurlu bir havada, Osmaniye karşısında ilk yarısını 0-4 geride bitirdikleri maçta antrenörü, Vefa’nın unutulmazlarından Nevruz Güven soyunma odasında, Necmi bu devre kaleye sen geçeceksin, diye fısıldayınca genç topçunun hayatı değişmiş. Ellili yılların başları olmalı. 
 
Mutlu 1937 Kadırga doğumlu. Rahmi, Hilmi ve Fehmi’den sonra dördüncü erkek çocuğu anababasının. Futbol sevgisi tavan yaptığında semtinin takımına yazılmış, dokuz numaralı formanın sahibi olmuş.  
 
1955 senesi Mutlu’nun mutlu senesi. Kadırga’nın Çubuklu ile yaptığı şampiyonluk maçında kalesini gole kapamış, böylece maçı izleyen Beykoz’un umumi kaptanı Sadettin Arseven’in gözüne girmiş. Böylece genç kaleci sarı siyahlı Boğaz takımının yolunu tutmuş. Beykoz kalesini o günlerde Halil koruyormuş. Hemen ortak olmuş kaleye. Beykoz da güçlü takım, bileği kolayca bükülmüyor. Mehmet Ekerbiçer, İsmet Berberoğlu, Haluk, santrfor Nusret gibi sıkı topçulara sahip.
 
Mutlu bu günlerden en çok yaptığı bir kurtarışı hatırlıyor. Beşiktaş maçında yapıyor bu kurtarışı. Berabere giden maçın ortalarına doğru Nazmi sağdan inerek ortasını yapıyor, Ercan süzülen topa olanca gücüyle kafasını yapıştırıyor. Kurşun gibi üstüne gelen topu, şaşıran genç kaleci kafayla kornere atıyor!
 
Necmi Mutlu’nun Beykoz ile yaptığı anlaşma 1958 senesinde sona eriyor. Bu kez teklif Beşiktaş’tan geliyor. Siyah beyazlılar kalecisi Bülent Gürbüz’ü Kasımpaşa’ya kaptırmış, kalede Varol Ürkmez tek kalmıştı.
 
Mutlu’nun yine oldukça mutlu bir Beşiktaş serüveni oluyor. 1958 yazında geldiği kulüpte 1969 yılına kadar file bekçiliği yapıyor. 336 resmi maça çıkıyor ayaktopu yaşantısında ve 5 kere de ulusal takım formasını giyiyor.
 
Mutlu futbol hayatı boyunca büyük golcülerden hiç korkmadığını söylüyor. Onun çekindiği hep istikrarsız, ne yaptığı, ne yapacağı belli olmayan forvetler olmuş.
 
Mutlu’nun dünya evine girmesi ise İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nin amfisinde tanıştığı Hilmiye Sülün ile.
 
Necmi Mutlu futbolu bıraktıktan kısa bir süre sonra Gündüz Kılıç’ın siyah beyazlı takımı çalıştırdığı 1971-72 mevsiminde kaleci antrenörü olarak sahalara yeniden dönmüş. Sonra 1983 yılına ticaretle uğraşmış, 1985-86 sezonunda Serpil Hamdi Tüzün’ün yanında altyapı, 1986-93 arası Gordon Milne ile kaleci antrenörlüğü hizmetleri sunmuş. Daum geldiğinde de 2.5 yıl göreve devam etmiş. Şu anda da mesleğe devam ediyor ancak sahaya çıkmıyor.
 
Gelelim Mutlu’nun 1983-84 mevsimindeki mutsuz Davutpaşa deneyimine. Hatırlamakta yarar var, o sene Hadi Türkmen’in başkanlıktaki ilk yılı. İstanbul birinci amatör kümedeyiz. Kadromuz güçlü ama istenen neticeler bir türlü gelmiyor. İlkin Sıtkı Özcan değerlendiriyor o günleri. ‘’Necmi Abi benim hayranlıkla izlediğim bir kaleciydi Beşiktaş kalesinde. Ama bizimle birlikte olduğunda Necmi Abi’yi aynı parlaklıkta göremedim. Donuk biriydi. Bizlerle iletişimi çok zayıftı. Ayrıca takımı tanımıyordu. Zamana ihtiyacı vardı. Her şey olumsuz gitti. Çukurbostan’da haftada iki kez idman yapıyor olmalıydık. Salı ve Perşembe günleri. Ama ayrıntılar silinmiş belleğimden.’’
 
Buna karşın Hüseyin Güngör çok canlı anılara sahip bu mevsimden. ‘’Necmi Abi çok mülayim, çok beyefendi bir çalıştırıcıydı. Antrenörlük yaptığı sene büyük karışıklıklar oldu. İyi sonuçlar alamamamızın nedeni buydu. Ama o beyefendi ve asil duruşunu bozmayarak bu karışıklıklara müdahale etmedi, kavga çıkarmadı. Son damla bardağı taşırdığında ise efendice ayrıldı aramızdan.
 
Bu sene takım Hadi Türkmen tarafından Necmi Abi’ye teslim edilmişti. Ama tuhaf olan Rıdvan Şumlulu ve yanından ayrılmayan ekürisi İsmail Demirsoy’un takımda Necmi Abi’ye sürekli müdahale etmeleriydi. Bu soyunma odasında takım tertibi yapmaktan, saha kenarında oyuncu değiştirmeye kadar uzanıyordu ne yazık ki. Daha da acı olan şuydu ki ne başkanımız, ne de yönetim kurulu üyelerimizin bu olan biteni görmezden gelmeleri, araya girmemeleriydi. İsyan eden sadece bendim. Bunu bugün hatırladıkça gülüyorum. Ben kimim ki! Alçak gönüllü bir futbolcuydum ve Necmi Abi’ye gücüm yettiğince sahip çıkıyor, Şumlulu-Demirsoy ikilisinin saldırılarında destek olmaya çalışıyordum antrenörüme. Bu nedenle de komik olaylar oluyordu.
 
O sene çok formda olduğum için belki de takımın en çok koşan, mücadele eden oyuncusu kimliğindeydim. Ama Şumlulu beni ikinci yarıda ya da devre arasında değiştirmek ve burnumu sürtmek istiyordu. Birçok maçta ikinci yarıda sahadan çıkmayı reddettiğim için maçlar durur, benimle hakem ve kenar yönetimi arasında komik diyaloglar olurdu bu nedenle.
 
Zaten Necmi Abi’ye İllallah dedirip de gitmesine neden olayın merkezinde yine ben vardım. Yine çok iyi oynadığım Anadoluhisarı sahasındaki bir maçın ilk kırk beş dakikası sonunda Rıdvan Şumlulu, Necmi Abi’yi hiçe sayıp soyunma odasında beni çıkartmaya kalkınca çıngar kopmuştu. Hadi Türkmen bu kez müdahale etmiş, Rıdvan Abi’yi kovmuştu soyunma odasından.
 
Necmi Abi’nin sabrı kalmamıştı artık. Bir tek beni yanaklarımdan öptüğünü ve üzüntüyle ayrıldığını hatırlıyorum. Sonrasında takımı genç takım antrenörü Atilla Hoca çalıştırmıştı.
 
O günlerden kalan bir anım da Özcan Oal’la ilgili. Oal o senenin şampiyonu Sultantepe ile yaptığımız maçı yönetmişti. Çok iyi oynamış goller de kazanmıştık. Ama abuk subuk gerekçelerle hepsini iptal etmiş, rakip gol atana kadar maçı oynatmıştı. Abartmıyorum belki 120 dakika oynamıştık. Hava kararmıştı dahası. Semtten tanıyordum Özcan Abi’yi. Gidip uyarmış, Napıyorsun, demiştim. O da, Şampiyon mu olacaksınız ulan, konuşma atarım, diye terslemişti. Çok iyi bir kadromuz olmasına karşın başarılı olamamızın nedenleri işte bunlardı.’’