NECATİ KÜÇÜKÇAVDAR


 





Davutpaşa ve Karagümrük taraftarlarının yakından tanıyıp sevdiği namlı Küçükçavdar biraderlerden (Eyüp, Sabahattin, Hayati ve Necati) dördüncüsü Necati KüçükçavdarAlipaşa doğumlu. Takvimler 25.2.1949 tarihini gösteriyormuş o gün.
 
Aile 1972 senesine kadar Alipaşa’da oturmuş. 1972 yılı Asya yakasına geçişi imliyor. Göztepe’de geçen iki senenin ardından yeniden bir Avrupa macerasına tanık olunmuş. 1974, Şehremeni Mahallesi, Günaydın Sokak.
 
Baba Osman esnaf, anne Bahtiye ev hanımıymış, artık aramızda değiller. Kardeşler toplam yedi. Eyüp (1936), Sabahattin (1938), Gülen, Hayati (1947) abiler ve abla. Küçükler ise Necmi ve Gülay.
 
Necati Küçükçavdar’ın öğrenim hayatı Hekimoğlu Alipaşa İlkokulu’nda başlamış, Davutpaşa Ortaokulu’nda sürmüş, ünlü Valde Mektebi’nde yani Pertevniyal Lisesi’nde noktalanmış. Sene 1967.
 
Sülale sporun içindeymiş, özellikle de futbolun. Ayaktopu yeteneğinin genlerinden geldiğini söylüyor Küçükçavdar. Davutpaşa kulübüne gelişi ise elbette formamızı yıllarca başarıyla ıslatan abileri Eyüp ve Sabahattin’le ilişkilenebilir kolayca. Ama kulüp binasına ilk adım attığı gün yaşadıkları oldukça ilginç.
 
Sene 1963. Küçük Necati bugün Kızıl Elma’da, Sıtkı Özcan’ın lastikçi dükkanın çaprazındaki şapşal benzin istasyonunun yerinde bulunan kulüp binamıza geliyor, kapıda asılı duran ilanı okuyor. Genç takım seçmeleri yapılacağını, yetenekli oğlanlar arandığı yazıyor kağıtta. Başvuruyor Küçük Necati. Kayıtları yapan genel kaptan Nihat Sırdar. Küçük Necati’nin soyadını duyunca şaşırıyor. Eyüp ve Sabahattin’in küçük kardeşi olduğunu öğrenince, hemen soyunmasını, forma giymesini söylüyor genç afacana. Yaş henüz 14, genç takımın en ufaklığı. Lisansı ise 15 yaşını doldurduğunda çıkıyor.
 
Küçükçavdar genç takım arkadaşları arasında kaleci Meriç, kaptan Reşat Bakikuşağı, sağbek Yavuz Turna,solbek Sabri Kiraz’ın kardeşi Ümit’i hatırlıyor. Takımı Nihat Sırdar çalıştırıyor o mevsim, arada sırada A takım antrenörü Turan Pekergöz de göz kulak oluyor.
 
Küçükçavdar üç yıl genç takımda top koşturuyor, son sene A takım kadrosuna da alınıyor. 1967 yılı baba Osman’ın genç yaşta ölümü nedeniyle üzüntülü geçiyor. 18 yaşındaki Necati birinci amatördeki Kalespor’un yolunu tutuyor yaz aylarında. 1968 ise Karagümrük’e transferi gerçekleşiyor. Haydar Eryüntür’ün güçsüz yönetiminde kırmızı siyahlıların sene sonunda üçüncü kümeye yuvarlandığı mevsim.
 
1969 Mart ayı vatani hizmet zamanı. Askerliğin tamamı Ankara Etimesgut’ta geçiyor. Tankçı. Sabahattin Erman’ın çalıştırdığı Muhafızgücü’ne seçiliyor genç oyuncu. İşin ilginç yanı abi Sabahattin de Muhafız Alayı’nda aynı hocanın yönetiminde top koşturmuş daha önce.
 
1970 Kasım ayı askerden geliyor Küçükçavdar, Karagümrük forması giymeye başlıyor. Süleymaniye yöneticileri beğeniyorlar bu mevsim kendisini. Böylece altı yıl sürecek bir beraberlik başlıyor. İkinci yıldan itibaren kaptanlık şeridi de kolunda takılı. Üstelik de deneyimli gol kıralı Ata ve Hasan Altın gibi topçuların olduğu bir takımda.
 
1977 yazında birinci amatör kümede yer alan Davutpaşa kulübüne geliyor Küçükçavdar. Cevat Aksay başkanlığında bir mevsim de burada geçiyor. 1977 yılı çok önemli aslında onun için. Yüksel hanımla hayatı bu günlerde birleşiyor çünkü. Ocak ayında. Cihan (1978) ve Tuba (1981) bu uzun ve mutlu birlikteliğin ürünleri.
 
1978 senesinde henüz 29 yaşındayken paydos diyor Necati Küçükçavdar. Amatörce futbol oynayacağına işlerine odaklanması daha hayırlı çünkü.
 
 
Necati Küçükçavdar futbol biçemini şöyle anlatıyor. ‘’Savunmada stoper olarak oynardım ama teknik adamlar zaman zaman beni sağbeke de çekerlerdi. Rakip forvetlere bakarakmevkimi belirlerlerdi. İleri geri gidip gelirdim sağ kulvarda. Biçemimi Ajax’ın efsane topçusu Hulsoff’a benzetirlerdi. Lakabım ise Beckenbauer’dı arkadaşlar arasında. Sağ ayağım daha güçlüydü. Kafa toplarında ise harikaydım. Her sene abartısız iki üç gol atardım. Köşe atışlarında geriden gelerek atardım. 1.82’diydi boyum. Çok kuvvetliydim. Çok da sert. Ama oyunun gereği bir sertlikti benimkisi. Kasti asla bir şey yapmazdım karşıtlarıma karşı. Hiç kırmızı kart görmedim futbol yaşantım boyunca. İdman sevmezdim pek. Ama asla kaytarmazdım. Sadece arkadaşlar on tur koşarken, ben yedi turda işi bitirmeye bakardım.’’   
 
Küçükçavdar’ın iş yaşantısı daha erken başlıyor aslında. Baba yanında büro malzemeleri imalatında çalışıyor altmışların ortasından itibaren. 1978 kendi başına buyruk olduğu günlerin de başı. Büro mobilyası atölyesi Çağlayan’da. Fabrikasyona geçtiğinde ise Bayampaşa Maltepe’de ter döküyor. 1982 senesine kadar. 
 
1982 yılı leyleği havada gördüğü dönem. Nisan 1983’e kadar Londra’da yaşıyor, bir ithalat ihracat şirketinin müdürlüğünü yapıyor. Bu  bir yıl içinde antrenörlük kursunu da bitirmesi başka bir artısı bu yabancı ülke deneyiminin.
 
1983 yılı tilkinin yeniden kürkçü dükkanına dönüşünü simgeliyor. Ticari bir şirkette idari müdür olarak 1986 senesine kadar geçiyor günler.
 
1986 rota değişiyor. Küçükçavdar ticaretten biraz sıkılmış olmalı ki, temiz havayı futbolda bulmayı deniyor. Antrenörlük kursuna gidiyor, diplomasını alıyor. Altınok’u çalıştırıyor çiçeği burnunda teknik adam. Altı yıl sürüyor bu serüven.
 
1995 senesinde ise üçüncü kümede yer alan Kasımpaşa altyapı sorumluluğuna getiriliyor. A takımında da antrenör yardımcılığı yapıyor. İki sene lacivert beyazlılara hizmet veriyor Küçükçavdar.
 
Yeni durak Nişantaşı. Altyapı teknik sorumlusu. İlk yılında İsmail Demiröz (Sarı İsmail) ile birlikte. A takıma Kadri Aytaç geldiğinde ise yardımcılığını da üstleniyor. Ama yine de Nişantaşı üçüncü kümeye yuvarlanıyor kurt hocanın varlığına karşın. Küçükçavdar bırakmıyor takımı. 2001 senesine kadar çalıştırıyor. Beş kuruş destek almadan takımı ligde tutmayı başarıyor. Şapkadan tavşan çıkarıyor yani.
         
2001-3 arası Çorluspor’da görüyoruz kendisini. Teknik direktör Hasan Vezir, Küçükçavdar ise sportif direktör. Transferleri, çalışma programlarını hazırlıyor, otel, yemek ve idmanlarla ilgili düzenlemeleri yapıyor. İkinci lige çıkıyor takım ikinci sene.
 
2003 sonrası ise profesyonel futbol adamlığına son veriyor. Bir hukuk firmasında idari müdür olarak çalışıyor, Ataköy’de. Avukat ve hukuk adamlarının kurdukları futbol takımıyla amatör olarak uğraşıyor.
 
Küçükçavdar kendisini şöyle betimliyor. ‘’Uysal biriyim. Dinlerim daha çok. Sabırlıyım. Saldırgan biri asla değilim. Tutumluyum. Ama ihtiyacı olan dostlara elimde ne varsa vermekten asla çekinmem. Çocuklarımla hep arkadaş oldum. Asla şiddet kullanmadım. Özgüven kazandırdım onlara. Bunu önemli buluyorum.’’
 
Küçükçavdar Hürriyet ve Fanatik gazetelerini okuyor, televizyonda insanı bilgilendiren ve eğiten izlencelere bakınıyor daha çok, tabi spor yayınlarına da. İçki ve kumarı yok. Ama 45 yıla yakın (1964-2009) süren cigara tutkusunu neyse yenmiş 4 yıl önce. Bıraktığında 2,5 paket tüttürüyormuş.
                 
                 
Müziği çok seviyor, Türk Sanat Müziğini özellikle. Yıldırım Gürses ve Alaaddin Şensoy’un yeri büyük hayatında. Mahalle komşularıymış çünkü ikisi de.
 
Küçükçavdar eskiden sinemaya gitmesini çok severmiş, özellikle yabancı filmlere. 15-20 kişilik bir gurupları varmış. Avantür ve dramları seçerlemiş. Araba da kullanırmış eski günlerde. Chevrolet’ymiş arabası. Ama yirmi yıldır sürmüyor elini direksiyona. Trafikten nefret ediyor herhalde.
 
Küçükçavdar sosyal demokrat olduğunu belirtiyor, gezi direnişini ‘afaki ve saçma’ sözcükleriyle nitelendiriyor, nükleer santrallara ise ‘yerin doğru tespit edilmesi’ koşuluyla olumlu bakıyor.