MEHMET HALICI


 

 




6Nisan 1990 doğumluyum. Cerrahpaşalıyım. Doğma büyüme oralıyım. Bana dünyaları verseler, yatta katta oturmayı önerseler, ben Cerrahpaşa’dan vazgeçmem. Semtimi çok seviyorum. Huzurluyum burada. Arkadaş ortamımız harika. Komşular sıcak ve şefkatli. Sur içi burası. Cennet mekan.
 
Annem, babam, dedem, abim ve kızkardeşimle birlikte büyüdüm. Mutlu bir aileydi bizimki. Öyle gibiydi.
 
Hobyarlı Ahmet Paşa Okulu’nda okudum ilkin. Semtimin okuluydu. İlk ve orta eğitimimi orada aldım. Yaramaz bir öğrenciydim okul sıralarında. Herkes kadar yaramazdım. Herkes öyledir çünkü. Kötü bir öğrenci değildim. Ama iyi bir öğrenci de değildim. Haylazdım, doğrusunu söylemek gerekirse. Yani dersleri çok sevmiyordum. İtiraf edeyim hep nefret ettim matematikten. Kabusum oldu matematik okul hayatım boyunca. Ama arkadaşlık ilişkilerim çok iyiydi. İlk ve ortaokulda hep aynı arkadaşlar bir aradaydık. Çok iyiydik birlikte.
 
Futbola hevesim çok doğal biçimde başladı. Mahalledeydim, abimle, abimin arkadaşlarıyla birlikte büyüdüm. Abimle aramda üç yaş vardı. Onlar kendi aralarında oynarlardı, küçüğüm diye beni aralarına almazlardı. Senin gücün yetmez, derlerdi. Ben de hırs yaptım böylece. Onlarla bir arada oynamak istiyordum çünkü.
 
Ben de harçlıklarımı topladım, bir futbol kitabı satın aldım. Ayak topunun temel ilkelerini öğreten bir kitaptı bu. Nasıl topa vurulur, nasıl pas verilir, hepsini öğretiyordu. Resimliydi de. Kitaba baka baka her gün idman yapıyordum. Hırs yaptım demiştim ya. Okulun bahçesinde, hastanenin bahçesinde çalışıyordum. Duvarla oynuyor, pas veriyor, şut atıyordum.
 
Sene 2000. Abim Yusuf Halıcı Eyüpspor’a gitti. Ben de peşinden gittim. Minik takıma yazıldım. İki yıl sürdü Eyüp deneyimim.Ama zor bir deneyimdi. Eyüp semti uzaktı çünkü, biz de ufacık çocuklardık. Gidip gelmemizdeki güçlüklere, evdekilerin isteksizliği, rızasızlığı eklenince bıraktık Eyüp takımını.
 
Abim bu kez bir arkadaşı aracılığıyla Davutpaşa kulübüne girdi. Sene 2002. Ben de peşinden girdim. Gerçi Yusuf abim istemiyordu beni, Gelme, diyordu ama dinlemedim, geldim. İdmanlara gidiyordu, beni götürmüyordu. Ama onu takip edip, yolu öğrenmiştim bile. Minik takımında başlayan ve yıldız, 14-16, genç ve A takımda devam eden, kaptanlıkla da taçlanan serüvenimin başlangıcı böyle işte. Ama belirtmem gerekiyor ailem her zaman destek oldu bana. Futbol oynamama olumlu yaklaştılar. Devam et dediler.
 
Sultanahmet Endüstri Meslek Lisesi’nde sürdürdüm öğrenimimi. Başarılıydım, tekrar mekrara düşmedim, sene kaybetmedim. Okul maçları yapardık aramızda. Arkadaşlık ilişkilerim çok iyiydi yine. İlk ve ortadan birkaç kişi hala bir aradaydık. Ben onları severdim, onlar da beni severdi. Bu yaşıma kadar hiç sıkıntı çekmedim arkadaşlık konusunda. Uyumlu biri oldum hep.
 
Sene 2006. On altı yaşındaydım. Davut Kılıç ve Sıtkı Özcan hocalarım beni A takıma aldılar. Genç takımda başarılı oyunlar oynamıştım. Ligi bayağı iyi yerlerde bitirmiştik. A takım ikinci amatördeydi, bir üst lige çıkmaya gayret ediyordu. Sağ açık oynatıyorlardı beni. Gol de attım üstelik, attırdım da.
 
Lise bitmişti. Trakya Üniversitesi’ni kazanmıştım, tam oraya yazılacaktım. Sivas’tan istediler. Demir-Çelikspor’dan. O zaman üçüncü ligdeydiler. Beğendiler futbolumu. Bir mevsim oynadım. 2007/8 mevsiminde. Hasan Gedikoğlu hoca ön ayak olmuştu gidişimde. Genç takımımızı çalıştırıyordu o sene. Güzel idmanlar yapıyorduk, sıkı hazırlanıyorduk. Sivas’ta ilk on birdeydim, doksan dakika kalıyordum sahada. Çok şey öğrendim orada. Deplasmanlarda yığınla şeye tanık oldum, olgunlaştım. Taraftarlardan tepki aldım, şiddet bile gördüm. Ama güzeldi bu sene. Çok şey öğrendim çünkü.
 
Mevsim bitiminde yeniden İstanbul’a döndüm. Gerçi güzel günler geçirmiştim Sivas’ta ama çok ufaktım. Tektim, yalnızdım. İstanbul’da Davut Kılıç yeniden çağırdı yanına. Gel oyna, dedi. Ben de başladım oynamaya.
 
Sene 2010, askere gittim. On beş ay. Acemi birliğim Ankara’daydı. Tankçıydım. Usta birliğim Diyarbakır, Lice’deydi. Bayağı sıkıntılı günler geçirdim orada. Ne çarşımız vardı, ne iznimiz. On beş ay kışlanın içinde hapis kalmıştık. Aralık 2011’di terhis olduğumda.
 
2011/12 mevsimine yeni bir şevkle başladık. Döner dönmez başladım idmanlara.Biraz zayıflamıştı kondisyonum, gerilemişti. Kendimi kötü hissediyordum zaman zaman. Acaba toparlayabilecek miyim diye soruyordum kendime. Altan Kartal da askerden döndüğünde aynı şeyleri yaşamış, ilk maçında beş gol yemişti.
 
Mevkilerimi anlatayım şimdi. İlkin sol açıkta başladım. Daha sonra sağ kanata geçtim. Hocalarım orta sahaya çekti geçen yıllar içinde. Altyapıda hep orta sahada görev yaptım. 2006 sonrası Davut hocam sağ kanata aldı; hemen bir yıl sonra da forvet arkasına. Çok gol attım bugüne kadar, çok da gol attırdım. 
 
Müzik dinlemeyi çok seviyorum. Bilgisayarımda dinliyorum sık sık. En çok yeğlediklerim arabesk türünün sanatçıları. Bir numaram Cengiz Kurtoğlu. Sinan Özen’i de ekleyeyim yanına. Özellikle eski şarkılar etkiliyor beni. Günümüzün şarkıları hoşuma gitmiyor.
 
Kitap okumakla aram çok iyi değil. Çok özel nedenler olması gerekiyor bir kitabı okumam için. Ama gazete okurum, haberleri de hiç kaçırmadan izlerim. Ama yazmayı iyi becerdiğimi sanıyorum, kalemim kuvvetli.
 
Kişilik olarak kendimi tanımlamam gerekirse uysal biri olduğumu söyleyebilirim. Çok nadir sinirlenirim, yani ancak damarıma basılırsa tepem atar. Yani gündelik yaşamımda uyumluyumdur, her ortama ayak uydururum. Yaşlı olsun, genç olsun fark etmez.
 
Yemek yapmayı bilirim. Menemen konusunda ustayım. Sivas’ta öğrenmiştim yemek yapmayı.
 
Türkiye’ye bakışımı da özetleyeyim. İçler acısı bir durumda olduğumuzu düşünüyorum. Çok sorunlu bir ülkeyiz çünkü. Tepeden tırnağa sorunluyuz. Ekonomistler ülke iyiye doğru gidiyor diye vaaz verseler de, kaşıkla veriyor iktidar, kepçeyle geri alıyor. Asgari ücrete yapılan elli altmış lira zamma karşılık elektrik, doğal gaz, su ile kat be kat geri alınıyor emekçinin parası.
 
2011-12 mevsimine dönersem, iyi bir takım kurmuştuk bence. İbrahim Kuruç hocamızda epey uğraş vermişti. Genç ve mücadeleci bir takımdık. Ama yeterince tecrübeli değildik. Altan, Ertan abi, Burak, orta sahada Gani, ilerde de Serhat ve benim dışımda tecrübeli oyuncu bulunmuyordu aramızda.
 
İyi anlaşıyorduk sahada da, saha dışında da. Osman Kara benimle oynarken kendini çok rahat hissettiğini söylemişti.  
 
2011-13 mevsiminde takım içindeki en iyi arkadaşlarım Altan, Gani, Serhat ve Burak’tı ama herkesle aram çok iyiydi aslında.
 
Amatör olduğum için hayatımı kazanmak için ek iş yapıyorum. Askerlik öncesi Ender mağazasında çalışıyordum. Şimdi otomotiv dalında çalışıyorum.
 
Davutpaşa önemli bir kulüp, ama büyük maddi sıkıntılar içinde olduk 2002-12 arasında. Yani İskender Keleş yönetime gelene kadar. Sonrasında 2013 yazında ayrıldığım için yükselişimize ne yazık ki uzaktan tanıklık ettim. 2013-15 arasında 
 
Irmak ve Bahçelievler Gümüşhane gibi takımlarda başarılı oyunlar sergiledim. Ama öncesinde biz çok yoksulluk çektik. Göz gelimi antrenmanlarımızda büyük bir su sorunumuz vardı. Adam başına bir su şişesi düşmüyordu. Bardaklara bölünüyordu.
 
Yıllarca aynı sorunları yaşadık. Malzemelerimiz de çok yetersizdi. Hiçbirimiz para için top oynamıyorduk elbette, ama cebimizden para harcadık hep. Oysa yoksul aile çocuklarıydık.
 
Şimdi çok şey değişmiş görünüyor. Bunları izlemekten çok mutluyum. Umarım yeniden onca emek sunduğum kulübümle yeniden yollarımız kesişir. Herkese selamlar.