HALİL ÖZKÜTÜK

 

 
 

 

Alipaşa kedileri Davutpaşa tarihinin en golcü forvetlerinden olan delişmen Halil Özkütük abilerini hala heyecanla hatırlıyorlar ve onun kavuniçi kahverengi forma altında seksenli yılların ilk yarısına sığdırdığı müthiş golleri cami avlusunda turlamaya başlayan minik ve tıfıl torun kediciklere aktarıyorlar. Ballandıra ballandıra, süsleye süsleye.
 
Halil Özkütük 15 Mart 1962 doğumlu, Bakırköy çocuğu. Yaşamının ilk 45 senesi Cevizlik mahallesinde geçmiş, 2007 sonrasında ise Beylikdüzü’nde yaşıyor.
 
Anne Fevziye ev hanımı, rahmetli olan baba Ahmet trikotaj atölyesine sahipmiş, Savaş Yarbay’ın memleketi Kadırga’da. Tek abi İsmail futbola bulaşmamış.
 
Özkütük’ün uzun ve başarılarla dolu öğrenim hayatı Şenlikköy İlkokulu’nda başlamış, Yeşilköy 50. Yıl Lisesi, İTÜ Jeofizik Mühendisliği bölümünde devam etmiş. 1979’da girmiş İTÜ’ye 1986 senesinde diplomasını almış. Faşist darbe öncesi ve sonrası başından epey şey geçmiş olmalı bu devrimci ve onurlu okulda. Ama pek anlatmıyor.
 
Özkütük Beşiktaş altyapısından yetişmiş. Serpil Hamdi Tüzün’müş yetiştiricisi. Yarım dönem kalmış kartallarda. 1977 senesinde Kadırga’ya gelmiş ve genç takımda beş sene geçirmiş. Çok beğenmişler onu, A takımı formasını da giydirmişler. Cumartesi günü bir maça çıkmış, Pazar günü başka bir maça. Gençlerde Garabet hocadan almış eğitimini. Deneyimli çalıştırıcı yazlık maçlarda Şenlikköy’de görmüş bu genç yeteneği ve çok beğenmiş. Özkütük’ün yaşadığı ilk şampiyonluk Kadırga gençleriyle.
         
Özkütük 17 yaşında babasını kaybetmiş. Zorlu günlermiş bunlar. Hem üniversiteye gidiyormuş 1979 yılında, hem Kadırga’da top oynuyor, hem de Kadırga’daki trikotaj atölyesini yönetiyormuş. Günleri şöyle geçiyormuş. 7.30, kalkış, dükkanı açış. 12’ye kadar trikotajda çalışma. Sonra Maçka’ya gidiş, İTÜ’de okul saatleri. 15 ile 17 arası yeniden işe, atölyeye dönüş, 17 sonrası Kadırga antrenmanı. Haftada iki de maç, Cumartesileri genç takımla, Pazarları A takımla.   
 
Özkütük 1982 senesinde beş ay Cimbom ile antrenmanlara çıkmış. Amatör karmadaki başarılı oyunlarını sarı kırmızılıların çalıştırıcısı Özkan Sümer görmüş ve beğenmiş çünkü. Ama Özkütük’ün eskilerden tanıdığı Raşit Çetiner camianın eskisi ve Gassaray’da şans verilmeyeceğine ikna etmiş genç topçuyu. Ne kadar iyi olsa da oynayamayacağına inandırmış. Halil de çekinmiş, kaçmış bu nedenle.
         
O günlerde yazlık bir turnuvada, Zuhuratbaba’da şöhretler turnuvası yapılmış, takımı final oynamaya hak kazanmış. Bu kez başarılı oyunuyla Davutpaşa camiasına yakın bir isim, Nedim Baloğlu’nun dikkatini çekmiş. Gel, demiş Nedim abisi ona, Kütükoğlu da gelmiş, basmış imzayı anlaşmaya.
 
1982-83 mevsimi Davutpaşa’da geçmiş, ekip ikinci kümede. Gerçi ikinci kümedeki ilk yıla göre daha da başarılı maçlar çıkardık ama acı kadere boyun eğeceğiz yaz aylarına geldiğimizde. Ama Halil mükemmel bir mevsim geçiriyor, ilerde Asım ile mükemmel bir ikili oluşturup, gollerini tespih taneleri gibi sıralıyor.
 
Özkütük düşme nedenlerinden biri olarak kendisinin Tekirdağ maçında bir sakatlık geçirmesini ve 4 hafta oynayamamasını gösteriyor. Adale kopması ve liflerde zedelenme bunun nedeni. O yıl gol kıralı olan Karagümrüklü Abdülkerim’di, ben ikinci olmuştum, diyor.   
 
O yılın unutulmaz anılarından biri Şükrü Ersoy ile Lüleburgaz deplasmanında yaşanan kopuş. İlk yarı bittiğinde 0-2 yeniğiz, soyunma odasında çalıştırıcımıza yöneticiler maçın bağlandığını, berabere biteceğini söyleyince deneyimli antrenör isyan ediyor. Yaw bu kadar yokluk, yoksunluk içinde çalışıyoruz, madem paramız var, rakip takımlara dağıtacağımıza, koşullarımızı iyileştiremez miyiz bununla, diyor. Stadı terk edip, başlıyor İstanbul’a yürümeye. Maç bittiğinde, öfkesi yatışmayan ve karayolunun kenarında kös kös İstanbul istikametinde adımlayan teknik adam takım otobüsüne alınıyor bin bir rica ile de İstanbul’a kadar yayan gitmesi önleniyor.
 
Özkütük bu sene ile ilgili, takımdaki arkadaşlığın çok iyi olduğunun altını çiziyor. Asım, Deli Süleyman ve Metin ile hem sahada, hem de saha dışında iyi ilişkiler içinde olduğunu söylüyor.
      
Davut Kılıç Özkütük’ün futbol biçemini şöyle anlatıyor. ‘’Halil harika bir forvetti. Orta sahaya da gelip gezinir dururdu. Deparlı bir oyuncuydu, çok süratliydi. İkili mücadelelerde hemen fark yaratırdı. Sağ ayağı da güçlüydü, solu da. 1.75 filandı boyu ama kafa toplarında da mükemmeldi. Çünkü hem zamanlaması, hem de sıçrama yeteneği fazlaydı. Ortaokul ve lisede voleybol oynamıştı çünkü. Sarı ve kırmızı kart gördüğünü ne gördüm, ne işittim. Bulaşık bir tip değildi.’’
 
Halil Özkütük golcülük yetisiyle ilgili şunları söylüyor. ‘’Şanslıydım aslında. 12-13 yaşlarındayken Sadun diye bir arkadaşım vardı Şenlikköy’de.  Arkadaşımın babasına Çinekop Ali derlerdi. Harika bir çalıştırıcıydı. Özel çalıştırırdı oğluyla beni. Saatlerce ortaydı, şuttu idman yapardık birlikte. Bıkmadan, usanmadan. Böylece gol yollarında ustalaştım, tekniğimi geliştirdim. Ama sezgi konusuna gelince, söyleyeceğim tek bir şey var. Golcülüğün bu özelliği, tamamen doğuştan sahip olunan bir yetenek. Ya sezgiye sahipsinizdir, ya da değilsinizdir. Çalışarak olabilecek, yapılabilecek bir şey değil bu.’’  
 
Özkütük 1983-84 mevsiminde lisansı bizde olmasına karşın İstanbul’un dişli armadası Galata’nın yolunu tuttu. İkinci ligdeydi kavuniçi siyahlılar. İyi bir kadro kurulmuş, hatta beş altı hafta liderlikte bile kalınmıştı puan cetvelinde. Cihat Erbil çalıştırıyordu takımı. Onun üstünde gol attığını hatırlıyor yetenekli topçu.
 
1984-85 mevsiminde de lisans Davutpaşa’da. Üçüncü kümedeyiz, ortalardayız, verimli geçen bir yıl daha kendisi için.
             
1985-86 ikinci kümenin Osmaniyespor’una gidiyor Özkütük. Adana’ya uzanıyor yolu. Takım ortalarda. Ama ikinci sene çok ağır bir sakatlık geçiriyor. Dizde zar yırtılıyor. Altı ay tedavi görüyor İstanbul’a dönüp. Doktoru Alp Göksan.
 
Sakatlık 1987 sonbaharına kadar sürüyor. 1987-8 mevsiminin ikinci yarısında bitirme tezini hazırlıyor. Böylece zaman kaybetmiyor, vakit nakittir tezini doğruluyor. Bu arada Davutpaşa’dan bonservisini, alıyor, üçüncü kümenin güçlü ekibi Gebze’ye geliyor. Bir buçuk yıl burada oynuyor ama sakatlık sonrası tam verimli gözükmüyor.
 
1989-90 mevsimi Özkütük’ün amatörlüğe dönüşünü imliyor. İkinci amatör küme takımlarından Sümerspor’da. İlk yıl şampiyonluk yaşıyorlar. Golcü santrfor yürüyerek atıyor gollerini. Yirmiye yakın.
 
Halil’in bitiriciliğini gören  Sefaköy takımı Filizspor sıfır araba teklif ediyor kendisine ama Halil hayır diyor. Askere gitme kararı almış çünkü.
 
1990-1 Sümerspor’da yarım mevsim mesai. Goller onu aşıyor yine de.
        
1991 Aralık, postallı günler başlıyor. Futbol hayatı fiilen bitiyor. Acemi birliği Tuzla piyade okulu, usta birliği Çorlu Tov Bölüğü. Kelimenin açılımı şu: bilgisayar güdümlü tanksavar silahı birliği. Bölükte 12 ay geçiyor. Top oynayacak zaman yok. Yoğun görevler bekliyor onu.
 
1992 Aralık terhis.  Askerlik sonrası hemen başlıyor iş hayatı. İnşaat şirketlerinin ilki, Bektaşoğlu Yapı Malzemeleri. Semt Karaköy.
 
1993 yılı hukuk sektöründe çalışan Figen hanımla evliliği imliyor. Yirmi yıllık mutlu birlikteliğin ürünü 1994 doğumlu Ahmetcan.
 
1994 yılında bacanak Orhan Uğur saraciye işine sokuyor Özkütük’ü. Yani çanta, kemer, cüzdan filan imalatına. Yer Keresteciler sitesi, Merter. İki yıl bir aradalıktan sonra beceriksiz ve basiretsiz Tansu Çiller hükümetinin patlattığı devalüasyon ve sayısız intiharla kana boğulan kriz ortamı ortaklığı bozuyor.
 
Özkütük’ü 1996 yılında yeniden Bektaşoğlu Yapı Malzemeler’inde görüyoruz. Şantiye şefi bu kez. İstanbul’un değişik yerlerinde toz toprak içinde. 2001’e kadar sürüyor bu deneyim de.
                      
2002 yılında Özkütük bu kez Tosunoğlu İnşaat Malzemeleri’nin satın alma bölümünde. Teknik malzeme almak görevi. 2007 senesine kadar da burada ter döküyor.
 
2007 Gül İnşaat ile birlikte çalışmaya başlıyor. Merkez Yeşilköy’de. Kapacity alışveriş merkezinde saha kontrol şefi. 2008 sonuna kadar şeflikte kalıyor.
 
2008 sonu rota yurtdışına çevriliyor. İstikamet Kazakistan, ileri! Almaata’da AVM ve Pepsi Cola fabrikası saha mühendisi olarak kazanıyor hayatını. İnşaatlar yapıyor. 2011 olduğunda vatan hasreti ağır basıyor olmalı. Yuvaya dönüş.
 
2011 senesi dinlenmeye geçtiği günler. Fıtık ameliyatı geçiriyor. Şeker rahatsızlığı ağzının tadını bozuyor. Dinlenerek atıyor yorgunluğunu.
 
2012 yılında yeniden şantiyelerin tozuna toprağına dönüyor. Özlem bitiyor kısa sürede. Serbest çalışıyor bu kez. Götürü işler alıyor, ekipler kuruyor.
 
2013 senesi Özkütük’ü yeniden saha mühendisi olarak görüyoruz Mutlu İnşaat’ın Ümraniye’deki AVM ve Hilton Oteli şantiyesinde.
 
Özkütük gençken Cumhuriyet okuyordu, şimdi internetten okuyor gazetelerini. Zamanı kısıtlı çünkü.
 
Bilgisayarı yıllardır kullanıyor. Bilgisayar programcılığında da deneyimli. Son üç ay orduda eğitimini almış bunun. Orduya program yazmış ayrıca, beğenilmiş yaptıkları.
 
Özkütük televizyon izlerken sinema filmlerini yeğliyor. Maçlara da bakınıyor. Araba kullanıyor 1988 yılından beri. Opel Astra’sı var.
 
Özkütük kendisini şöyle tanımlıyor. ‘’Çok duygusal biriyim. Kendimle ilgili kararları verirken çoğunlukla kararsız kalırım. Net göremem şeyleri. Hep tereddüt içinde yaşarım. Oysa iş söz konusu olduğunda hep kesin kararlar verip uygularım. Kimseye zararı dokunan biri değilim. Eski dostlarla görüşüp buluşmayı çok severim. Ama bunu sık sık yapamamaktan mutsuzluk duyuyorum. Çünkü vefalı biriyim.’’
 
Halil Özkütük’ün on parmağında on marifet var. Bağlama çalıyor, halk müziğini de, rock müziğini de çok seviyor. Baba Ürgüp, Nevşehir, anne Selanik tarafından. Ama müzik söz konusu olduğunda pek yöre ayırmıyor. Musa Eroğlu en çok beğendiği sanatçı.
 
Denizi seviyor, yüzmeyi de. Hanımın Şarköy’de yazlığı var ama tatil yapmakta oldukça zorlanıyor. İşler felaket çünkü. Hep yoğun.
 
Özkütük’te içki, cigara ve gece hayatı yok. 1988 senesinde emekliliğini kazanmış bir emekçi. Nükleer santrallara karşı, bir mühendis olarak sakıncalı buluyor bu enerji kaynağını. Hes’ler için de aynı şeyi düşünüyor. O yenilenebilir enerjiden yana.
 
Gezi direnişini ise canı gönülden destekliyor. İki kez de katıldığını söylüyor gururla.