HAKKI YAĞIZ




HAKKI YAĞIZ (1936 – 1981)
 
Hakkı Yağız adı genç Fındıkzade kedilerine pek bir anlam ifade etmese de, Davutpaşa 1926 tarihinin önemli adlarından biri kuşkusuz. Yağız altmışlı yıllardan, erken bir vedayla aramızdan ayrıldığı 1981 Nisan ayına kadar Davutpaşa 1926 ailesinin en saygın ve sevilen üyelerinden biriydi çünkü. 1972-1981 yılları arasında tam on yıl yönetim kurullarımızın değişmez üyesi olmuş, 1980-81 yılları arasında da, Davutpaşa 1926 tarihinin dokuzuncu başkanlığını üstlenmişti.
 
Yağız’ın kulübe gelişi 1972 yılında. Bağlantı 1972-74 yılları arasında başkanlığımızı üstlenen, Cerrahpaşa Hastanesi’nin göz kürsüsü başkanı Prof. Dr. Nejat Ayberk ile olan arkadaşlığına dayanıyor. Ama Yağız 1974 yılında takımımız üçüncü ligden İstanbul Amatöre düştüğünde yönetim kurulunun çoğu eczacı ve doktor kökenli üyeleri gibi bizi terk etmemiş, Cevat Aksay yönetiminde de özveriyle hizmet etmişti. Dahası 1980 yılındaki genel kurulda başkan seçilmiş, akıllı bir yönetim gösterip 1980-81 mevsimi sonunda Türkiye İkinci Ligine yükselecek olan takımı da inşa etmişti. Ama kaderin oyunu, Yağız’ı henüz 45 yaşında bir kalp kriziyle aramızdan alacak, Hakkı Başkan başarısının taçlandığını göremeden koltuğu Orhan İren’e teslim edecekti.
 
Dev Kaleci Bediz Baysal abimiz şöyle hatırlıyor Yağız’ı. ‘’Ben Hakkı Abiyi hep altmışlı yıllardaki trafik polisi görüntüsüyle hatırlıyorum. 1970 yılı yazında Tekirdağ’a gittiğim için onun hırsızlık masası baş komiseri olduğu günlere yetişemedim. Cerrahpaşalıydıgaliba. Onu hep hastanenin tam karşısındaki Aydın Bakkalda oturduğunu görürdüm. Aydın Yağız Hakkı Abinin amcasının oğluydu. Onun gibi esmer tenliydi. Ama Hakkı Abi bütün semtçe çok sevilen, çok sayılan, çok yardımsever biriydi. Esekapı’daşöförlerin hep şöyle konuştuklarını duyardım. Falancanın trafikte sorunu var, Hakkı Abiye söyleyelim de çözsün!
 
Bir de Cerrahpaşa Hastanesi’nde de çok sayılıp, çok sevildiğini hatırlıyorum.’’
 
Davut Kılıç’ın hatırladıkları ise şunlar. ‘’Hakkı Abi mükemmel biriydi. Pırıl pırıldı, tertemizdi. Kızıl Elma’daki Karakaş Kıraathanemin en saygın müşterilerinden biriydi. Kendisini tanıdığımda hırsızlık masası baş komiseri olmuştu ama asla mesleğini belli etmez, sıradan bir insan gibi davranırdı hep. Hakkı Abi mesleğinde çok başarılı biriydi. Sadettin Tantan ile birlikte çalıştığını hatırlıyorum. Yetmişlerin ikinci yarısında, Şirinevler’deki batakhanelerin temizlenmesinde çok etkin olduğunu da.
 
Hakkı Abi güleryüzlü ve yumuşak, şefkatli biriydi. Genelde okey oynamaya gelirdi. Dükkanımın yanında küçücük bir yazane de açmıştı.’’
 
Hakkı Yağız ile Yeşilköy’de komşu olan Sıtkı Özcan ise şöyle hatırlıyor abisini. ‘’Hakkı Abi için adamın dibi ifadesini kullanmak istiyorum. Sapına kadar delikanlıydı, çok iyi bir yöneticiydi, insan gibi insandı. İnsancıllığı onun ayırıcı özelliğiydi. Yanındakilere anlayışla yaklaşır, asla sesini yükseltmez, böbürlenmezdi. Alçakgönüllülüğünü futbolcularla olan iletişiminde de sürdürürdü. Kimsenin kalbini kırdığına tanık olmadım Hakkı Abinin. Çünkü iki düşünür, bir konuşurdu.
 
Yeşilköy’de benim evime yakın oturuyordu. Biz kızı olduğunu hatırlıyorum, Vacip Hacıoğlu’yla evlenmişti.’’ 
 
Ailemizin bel kemiği Muhittin Boşat hocamızın hatırladıkları ise şunlar. ‘’Hakkı Başkan çok iyi bir yöneticiydi, ne yaptığını bilen bir başkandı. Mesafeliydi insanlara karşı, kibardı. Tanımayan polis olduğunu asla anlayamazdı.
 
Benim anım 1981 Nisan ayından. 1980-81 mevsimi bitmiş, ikinci lige çıkmak için terfi ligi maçları oynuyorduk. Vefa Stadı’nda Yeşildirek ile karşılaşmış, farklı da bir yengi almıştık. Oysa maç sabahı Hakkı Başkan kalp krizi geçirip, hayatını kaybetmiş. Haberi soyunma odasında öğrendiğimizde, sevincimiz acıya, hüzne dönüşmüş; bütün futbolcular gözyaşlarına boğulmuştuk.’’