HADİ TÜRKMEN

 

 
 

 

HADİ NEŞET TÜRKMEN (29 Mart 1949-2012)
 
Hadi Türkmen kuşkusuz Davutpaşa camiasının yetiştirmiş olduğu önemli  değerlerden biri. Türkmen sadece başkanlığımızı yapmakla kalmamış ama hem Fenerbahçe gibi önemli kulüplerimizden birinde, hem futbol federasyonunda Türk futbolunu yönetenlerden biri olmuş, tekstil sanayinde önemli yerlerden birini tutmuş, şeker hastalığı nedeniyle iki bacağı kesildiğinde bile ampute sporlar için uluslarası düzeyde etkinlikler yapmayı başarmış bir  Davutpaşa evladı.
 
1949 doğumlu Türkmen’in semtten arkadaşı, değerli abisi Bediz Baysal Türkmen’in babasının Alipaşa Caddesinin Haseki tarafında bir hamam işlettiğini söylüyor. Alipaşa İlkokulu’nun tam karşısındaki hamamı. Selahattin Bakikuşağı’nın evinin tam yanında. Türkmen’in annesi de hamamın kadınlar kısmını işletiyormuş aynı sıralarda.
 
Bediz Baysal yedi yaşına kadar annesinin yanında piti piti adımlarla hamamın kadınlar kısmına gittiği için aileyi iyi tanıyor. Anne Türkmen sonunda itiraz ettiği için (tahminimce, Babasını da bari getir hanım, demiş olmalı) Küçük Bediz bayağı bozulmuş olmalı ama neyse ki Küçük Hadi ile ilişkilerine etki etmemiş bu kovulma.
 
Baysal ailenin varsıllığının altını çiziyor. Çıkmaz sokak sonundaki kocaman bahçeli evde bir saadet ve huzur havasının estiğini belirtiyor.
 
Sonra Baysal ve Türkmen ikilisinin yolları Sanat Mensucat Lisesi’nde yeniden kesişiyor. Sultan Ahmet Sanat Lisesi’nin içinde kurulan okula Baysal Gassaray’dan ayrılarak geliyor, Türkmen ise daha aşağı sınıflarda. Tekstil bölümünden mezun oluyor Türkmen, altmışların ikinci yarısı olmalı.
 
Baysal, Türkmen’in lise yıllarından itibaren futbola değil, boksa meraklı olduğunu söylüyor. Türkmen Fener’de yönetime geldiğinde de yine boks şubesiyle ilgilendiğini ekliyor.
 
Hadi Türkmen 1983-5 yıllarında başkanlığımızı yapıyor. Henüz 34 yaşlarında o günlerde. Ama büyük savlarla geliyor yönetime. Amacının kurumsal bir yapıya kavuşturmak olduğunu söylüyor Davutpaşa’yı. Gelirleri olan, ilkeleri olan, tesisleri olan bir kulüp yaratmak hedefim diyor. Ama başkanlıkta kaldığı iki yılın içinde Fatih’in Anap’lı belediye başkanını Yetkin Gündüz’ün Çukurbostan’ı elimizden almak için çevirdiği dolaplara mukavemet  gösteremiyor. Gelir kazandırmak için gereken çalışmaları yapamıyor, olanca iyi niyetine ve disiplin anlayışına karşın kulübe olumlu bir katkı sağlayamıyor.
 
Bediz Baysal bu dönemde ikinci başkan. Toplantılara giderken Türkmen alıyor arabasıyla onu İkinci yıl Baysal yönetimi bırakıp Mobil’de çalışmaya başladığında yerine Selçuk Alagöz’ü alıyor Türkmen.     
 
Türkmen’in Davutpaşa yıllarını kolayca Fener ve futbol federasyonuna geçecek günler için staj dönemi diye nitelendirebiliriz. Tekstilci olarak çabalarını da birileri, Türk ekonomisinin Afrika’ya açılması için çaba harcadı, Uganda’nın fahri konsolosu oldu, diye nitelendiriyor.
 
Türkmen’in Ankara’da Bilkent’teki Rehabilitasyon Merkezi’nde tedavi görürken Ampute Ligi kurulmasını sağlaması, ligin yürümesi için hasta yatağından sponsorlar bulması olumlu çabalar kuşkusuz; Davutpaşa kulübüne çivi bile çakmamasıyla çelişse bile olumlu çabalar.
 
Türkmen’in bahtsızlığı ise şu: Almanya’da tedavi görürken, orada geçirdiği bir başka rahatsızlık sonucu kalp damarlarına stent takılması. Genç denecek bir yaşta ölümüne neden olan da bu, 2012 yılı Kasım ayında.  
 
 
Eşi Sündüz, oğlu Hakan, kızı Hayal Türkmen kendisine çok bağlıymışlar. Herkes bunu yineliyor. Eşi Sündüz Türkmen, Benim için eşten öteydi. Hem annem, hem babam, hem kardeşim, hem arkadaşım, hem dostumdu, herşeyimdi. Herşeyimi kaybettim, demiş ölüm sonrasında büyük bir içtenlikle.


Kara derili oluşuyla dikkat çeken Türkmen Bursaspor’un eski başkanlarından Salih Kiracıbaşı’nın da damadıymış. Böylece  İpekiş’in genel müdürlüğünü yapmış. Yani yaşamı boyunca Bursa için çalışmış, üretmiş, kafa yormuş. Kolay değil İpekiş müdürlüğünü yapmak. Ve semt takımı gariban Davutpaşa’nın bu yoğunluk içinde hatırlanmaması doğal aslında, anlaşılabilir bir şey.
 
Çevresinde onu yağlayanlar ballayanlar diyorlar ki içinde bulunduğu koşullar ne olursa olsun, Türkmen’in yüzünde hep kocaman bir gülümsemeyle konuşması en büyük özelliğiymiş. Camiamızın direklerinden Bediz Baysal da yağcılara hak veriyor. Hep kibardı, mesafeliydi, meseleleri kavga çıkarmadan, boks ringine taşımadan halletmeye çabalardı diyor.
 
Türkmen bilgisini ve gözlemlerini Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin yayın organı Ekonomik Durum başta olmak üzere çeşitli ekonomi gazetelerinde yazarak paylaşmış, bildiklerini kendinde saklı tutmamış. Dahası siyasetle de ilgilenmiş. DYP’den iki kez milletvekili adayı olmuş.
 
İlkinde dönemin DYP genel başkanı Tansu Çiller 1995 seçimleri için Hadi Türkmen’i kendi çevresi Bursa’dan değil, Denizli’den aday göstermiş. Önündeki 3 kişinin seçilmesini sağlamış ama CHP barajı aşınca seçilememiş Türkmen.

1999 seçimlerinde Çiller onu bu kez Adana’dan aday göstermiş. Rivayet o ki DYP Adana teşkilatı Çiller’le görüşürken “Burada çok Arap kökenli var, bir Arap aday iş yapar” demiş. Çiller de havaalanında İncirlik Üssü’ne gelen Amerikalı zencileri görünce “Tam onlar gibi” diye düşünüp Hadi Türkmen’i kontenjan adayı olarak Adana’ya göndermiş. Bu benzetmeyi de keyifle anlatırmış Türkmen. Ama olmayınca olmuyor işte, yine olmamış.

Son dönemini Mudanya Arnavutköy’deki evinde geçirmiş Türkmen. Cannes ve Nice sahillerinden tarih ve kültürel olarak daha zengin olduğunu söylediği Mudanya’nın dünyanın tanıdığı sahil kenti olabilmesi için yapılması gerekenleri tasarlamış kafasında. Ama zamanı yetmemiş.  
 
Son günlerindeki en büyük arzusu ise kayınpederi Salih Kiracıbaşı’nın bağışlamasıyla evinin önünde açılan sokağa Salih Kiracıbaşı Sokağı adının verilmesiymiş ama buna da sonuç alamamış.