ERTUĞRUL AYDOS

 

Örnek bir kulüp görünümüyle Fındıkzade kedilerinin gönlünde onlarca yıldır kurmuş olduğu tahta daha bir görkemli yerleşen Davutpaşa 1926 yönetiminin en değerli ve katkılı üyelerinin başında kuşkusuz Ertuğrul Aydos abimiz geliyor. Aydos 5 Mart 1947 doğumlu, ailemizin nadide balıklarından biri. Rensenbrinck lakabıyla namı almış yürümüş, hızlı solaçık Süha Kartallıoğlu ile de aynı gün üflüyor doğum günü pastasını. 
 
Aydos Bandırma doğumlu. İşsizliği az, okur yazarlığı çok, gelişmişlik oranında yurdumuzda oldukça parlak bir görüntü çizen ve neden il olmadığı Esekapı kedileri tarafınca asla anlaşılamayan bu güneşli ve havadar Kizikos diyarında kahramanımız yaşamının ilk 20 yılını oldukça rahat ve heybetli geçirdi; 1966 senesine kadar Çınarlı Mahallesi, Stadyum Caddesi, numara 17’de yedi, içti, giyindi, soyundu, nefes alıp verdi, duşa girdi.
 
Artık aramızda olmayan Sabriye Anne ev hanımıydı, Kemal Baba ise şöför. Hayriye Bacı ise günümüzün ev hanımlarından. Aile Panderma diyarında Ayvaz lakabıyla nam salmıştı. Baba tarafından Aydos’un dedesi Ayvaz Ali’ye dayanıyordu bu adlandırma.
 
Süleyman Şeker İlkokulu, Atatürk İlkokulu, Bandırma Ortaokulu, Şehit Mehmet Gönenç Lisesi Aydos’un Panormos topraklarında ilk ve orta öğrenimini gördüğü okullar oldu. Yüksek tahsil günleri geldiğinde Aydos tası tarağı topladı ve bu kez Konstantinopolis’in karmaşasına doğru haşmetle yürüdü. Büyük Sınav’da İstanbul Hukuk’u kazanmıştı çünkü.
 
1966 sonrası İstanbul’da Aydos abimizi askerlik günlerinin gelip çatacağı 1976 senesine kadar müthiş bir hareketlilik içine görüyoruz. Cıva gibi yerinde duramıyor. Okul sırasında ekmeğini taştan çıkarmak istediği için Beyoğlu Büyükparmakkapı Sokak’ta, Galatasaray’ın ve milli takımın süratli sağaçığı Yılmaz Gökdel’in açtığı plakçıda çalışmaya başlıyor. Bir taşla iki kuş vuruyor böylece Aydos. Hem yaşamını kazanıyor, hem de hayat boyu ona bir can damarı katacak olan kırkbeşlik, otuzüçlük ve yetmişsekizlik plak biriktirme, yani eşsiz koleksiyonculuk tutkusu ediniyor.
 
Şimdi sıralayayım yavaş yavaş Aydos’un İstanbul’da oturduğu semtleri. Yenikapı’daki Eskişehir Talebe Yurdu (altı ay), Bebek Gazinosu’nun karşısında dört arkadaşın paylaştıkları daire (1967-69), Teşvikiye (1969-71), Şehremeni (1971-75).
 
Şehremeni deyince durayım çünkü kankası Nuray Şıkyıldız bilader, yani kankilerin en kıralı, kahramanımızın yaşamında önemli bir yere sahip. Cerrahpaşa günlerinde de sık sık rastlayacağız bu isme. Bir de önemli bir tarih vereyim yeri gelmişken: 1 Temmuz 1974. Aydos abimiz tam dokuz senesinin geçeceği Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin tahakkuk bürosuna adımı atıyor bu gün. Yine Panormos diyarından tanışılan tahakkuk bürosu müdürü Kemal Özşirin’in bu işe alınmada katkısı büyük.
 
Bu yer değiştirmeler arasında Aydos’un hukuk serüveni ne oldu diye merak eden Portal okuyucularının kafasını aydınlatmak için araya gireyim ve hızlı gencin tuğla kalınlığındaki metinlerden sıtkının sıyrıldığını ve 1973 senesinde Fındıkzade’deki Özel Yüksek Gazetecilik Okulu’na (daha sonra İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ne dönüşüyor) kaydolduğunu belirteyim. Mezuniyet 1976 yılında.   
 
1976 senesi bir başka önemli olayla daha bir renkleniyor aslında. Çünkü Aydos’un başının tacı olan, ayrılmaz parçası Seval Hanım ile nişanlılık bu yıl içinde. Çift tahakkuk bürosunda tanışıyor. Cerrahpaşa’nın uğuru.
 
Kocamustafapaşa’da 1975-76 Temmuz arası geçen süreden sonra Aydos sırt çantasını dolduruyor ve dört ay kısa dönem askerliğini yapmak üzere Zonguldak Devrek’in yolunu tutuyor. 125. Jandarma Er Eğitim Alayı.
 
1976 sonrası Aydos yeniden Cerrahpaşa’ya dönüyor, tahakkuk bürosunda da müdür yardımcılığına kadar yükseliyor. Ama her güzel şeyin bir sonu olduğu için bu deneyim de noktalanıyor ve daha büyük umutlar, daha güneşli yarınlar için başka bir işe başlıyor abimiz. Harfiyatçı Münip Çoker’in yanında Ağaçlı’daki kömür ocakları yeni uğraşı. Daha sonraki yıllarda Cantaş Holding’e dönüşecek olan iş yerinde Aydos abimiz 1983-1999 arası çalışıyor. Yirmi birinci yüzyıla girmenin eşiğinde emekliliğini kazanıyor.
 
Bu arada Aydos çiftinin İstanbul’da yaptıkları yer değiştirmeler şimşek hızıyla devam ediyor. Fındıkzade Kızıl Elma (1977-79), Çapa 1980-81, Cerrahpaşa, Avcılar biçiminde yürüyüp gidiyor.
 
Emeklilik sonrası çifti Balıkesir’in gözde tatil beldesi Altınoluk’ta buluyoruz. 2002-7 burada geçiyor dinginlikle. Huzurlu bir emekli yaşamı içinde geçen yılların yorgunluğu atılıyor. Ama beş sene sonunda paslanma korkusuyla ayağa fırlayan Aydos abimiz Münip Çoker’in ‘Geri Dön’ çağrılarını duymamazlık edemiyor. Yeniden şalteri kaldırıyor. 2013 ikinci emeklilik senesi.
 
Aydos çiftini 2007 sonrası Panormos’un Paşabayır semtinde görüyoruz.
 
Ertuğrul Aydos’un 2013 senesinde tutkuya dönüşen Davutpaşa 1926 ilgisi yetmişli yıllara dayanıyor. Kaynak ise artık aramızda olmayan ama Davutpaşa kulübüne hizmetleri hep Alipaşa kedilerinin ağzında sonsuza yürüyecek olan Cerrahpaşa’nın başka bir büyüğü Tuncer Doğanca. Nejat Ayberk yönetiminde de (1972-74) çalışan Doğanca’nın yanında, Hakkı Yağız ve Muhittin Boşat da önemli, bu sevginin yeşermesinde ve büyümesinde.
 
Muhittin boşat hocamızın adı geçtiğinde bir paragraf da ona açıp bu ilginç Aydos-Boşat dostluğunu örnekleyeyim. Aydos genç dostunu tanıdığında ona o kadar yakınlık duyuyor, o kadar önemsiyor ki basında çıkan tüm Boşat haberlerini kesiyor, biriktiriyor ve bir deftere yapıştırıyor. Gittikçe büyüyen, şişmanlayan defter de 15 Haziran günlerinden birinde, doğum günü hediyesi olarak değerli hocamıza armağan ediliyor.
 
Aydos’un gençliğine baktığımızda onu sadece bir futbol seyircisi değil, yetenekli bir topçu ve azimli bir atlet olarak da görüyoruz. Aydos Bandırma amatör kümesinin güçlü takımı 17 Eylül’de 1964-66 arası forma terletiyor, lise takımında da görev alıyor. Mevkii sağ bek. Atletizmde de maraton koşuyor, Balıkesir üçüncülüğünü yakalıyor.
 
Aydos’un hobileri arasında müzik önde geliyor. Yeğledikleri Türk Sanat Müziği ve Batı popu. Ama daha yumuşak, ağır, kallavi pop örneklerini seviyor. Yani altmışlı yılları ve yetmişleri ışıtan Fransızca, İtalyanca parçaları. Bizden Behiye Aksoy, onlardan Enrico Macias, Peppino di Capri favorileri.
 
Yılmaz Gökdel’in plakçı dükkanında kendisine bulaşan plak toplama virüsü de oldukça diri tutuyor kahramanımızı. Pikabı Dual. Uzunçalar, kırkbeşlik ve taş plak toplama merakı yoğun. Aydos yetmişsekizlikleri dinlemek amacıyla gramofon bile edinmiş. Kapalıçarşı’daki Mehmet Usta’dan satın aldığını söylüyor bunu ışıltılı gözlerle.
 
Aydos ehliyetini 1992’de almış, 23 senedir direksiyon sallıyor ama Deniz Atak hocamızın tam aksine kendisi oldukça alçakgönüllü bir sürücü. Yanına kendisinden deneyimli bir şöför geldiğinde hemen kontak anahtarını ona teslim edecek kadar alçak gönüllü hem de!
 
Aydos Cumhuriyet, Hürriyet ve Sözcü gazetelerini okuyor. En önemsediği köşe yazarları Aydın Engin ve Can Dündar. Televizyon kanallarına ise sadece haberler ve spor izlenceleri için bakınıyor. Yandaş medyayla arası iyi değil.
 
Aydos’un tutkuları arasında özellikle siyah beyaz filmler, Yeşilçam’ın ellilerin sonuyla altmışların sonuna uzanan dönemi yer alıyor. Favori filmi ise 1958 yapımı bir klasik, Muhterem Nur’lu, Salih  Tozan’lı, Fikret Hakan’lı Üç Arkadaş. Aydos çok duygusal olduğunu, bu tür filmlerde çok mendil ıslattığını söylüyor gülümseyerek. Bu dönemden en çok sevdiği oyuncular ise Çirkin Kral Yılmaz Güney ile Orhan Günşiray.  
 
Aydos’un beğendiği Türk topçuları arasında Metin Oktay ve Yusuf Tuna başa yerleşiyor. İflah olmaz bir sosyal demokrasi aşığı olduğunun da altını çiziyor. Memleketin bugünkü hali içinse ‘’Sonumuz ne olacak’’ diyor.
 
Aydos iyi bir yazlıkçı. Şu anda tatil evi Çeşme’de, Çiftlik Mahallesi’nde. 2012 sonrası almış burayı. Altınoluk sonrası burada kulaç atıyor.
 
Aydos çifti yolculukları çok seviyor. Hem yurt içi, hem de yurt dışı. Çift nerdeyse Avrupa’yı karış karış gezmiş. Bucağına köşesine kadar. En çok Paris’i seviyorlar.
 
Ertuğrul abimizin hayattaki en büyük tutkusu eşi Seval Hanım. Benim her şeyim diye tanımlıyor eşiyle olan ilişkisini. Bir elmanın iki yarısı gibiyiz, diye ekliyor. Kırk yıldır ayrı tek bir şey yapmadıklarının altını çiziyor.
 
Son dönem Davutpaşa 1926 yönetiminde yer alışı ise çok ilginç. Profesör Adnan Yıldıran ve Muhittin Boşat hocamız ile birlikte 2013 senesi içinde bir gün yolları lokale düşüyor. Muhittin Hoca olanca özgüveniyle, Ertuğrul abi artık Bandırmaspor’u tutmayı bırakacaksın, seni Davutpaşalı yapacağız, diyor. Dahası hemen bir forma getirip giydiriyor Aydos’a. Böylece Aydos Davutpaşalı oluyor. Oluş o oluş! İlkin üyelik, sonra yönetim kuruluna giriş. Kahverengi  kavuniçi renklere hemen aşık olan Aydos yeni takımı için özveriyle çalışıyor, bir şeyler yapmak için çırpınıp duruyor o gün bugündür.
 
Sağlam bir cimbom taraftarı olan Aydos insanlar için beslediği sevgiyi hayvanlara da yönlendirenlerden. Dino isimli Terrier cinsi köpeği katıksız eşit bir üyesiymiş Aydos ailesinin. Ama ihtiyarlayıp Altınoluk’ta öldüğünde kendine gelememiş Aydos çifti. Bir yanları kopmuş gibi olmuş. Evlerin her köşesine resmini asmışlar Dino’nun. Acı çekmemek için de bir daha köpek edinmemişler. 
 
Aydos’un tarihinde alkolün yeri bir zamanlar bayağı iriymiş. Erken yaşlarda girmiş kanına. Genç yaşlardan itibaren su katılmamış bir bitirim olduğunu pek gizlemeyen kahramanımız belki de delikanlılık ruhunun da itkisiyle henüz orta üçte meyhaneleri uğrak yerine çevirmiş. Bu sıkı flört 2013 senesine kadar sürmüş, şimdi sadece iki kadeh şarap yudumladığını söylüyor. Cigarayla olan münasebet ise göreli olarak geç başlamış, 27 yaşında. 2005’e kadar süren bu ilişki de neyse tamamen noktalanmış, ciğerler rahata huzura ermiş.
 
Aydos kendini şöyle tanımlıyor. ‘’Dürüstlüğü severim. Yalanı sevmem. Bana doğru bir adım atana ben on adım atarım. Kolay sinirlenirim ama saman alevi gibidir öfkem. Kolay yatışırım. Eşime çok bağlıyım. Çok da cömertim. Söylemesi biraz ayıp oluyor ama!’’
 
Ertuğrul abimiz şimdi de hayat arkadaşı Seval Hanım için bir iki cümle etsin. ‘’Seval oğlak burcunun ana özelliklerini taşıyor. Sesi gür çıkan, önder özellikli, baskın kişilikli şahane bir insan. Özgüvenlidir. Sevdiğini candan sever, onun için canını verir; sevmediğinin ise yüzüne bile bakmaz. Genelde hemen tepki vermez, içine atar. Ama bir de patladığında yanında durmayın. Sakin atın tekmesi misali. Vericidir. Dahası çok beceriklidir. Müthiş yemek yapar, el işleri daha neler neler! Boş zamanı yoktur, hep yeni bir şeyler öğrenmek için uğraşır durur. Bahçe işleriydi, kurslardı murslardı filan.’’
 
Son söz yine Ertuğrul Aydos abimizden. ‘’İnsanları çok seviyorum. Ve toplumumuza çok yazık oluyor!’’