ERDOĞAN GÖKÇEN




Erdoğan Gökçen ellili ve altmışlı yıllarda büyük bir topçu olarak parlamış, 1972-73 yılları arasında da Davutpaşa 1926’ya çalıştırıcı olarak hizmet vermiş bir yiğit.
 
1934 doğumlu olan Gökçen’i, futbol dünyası ilk kez 1956-58 yılları arasında Beykoz forması altında tanıdı. Sarı siyahlı formayla iki senede oynadığı 32 maçta rakip fileleri 17 kez sallayan, güçlü kudretli forveti 1958 yazında Milli Ligin zorlu kulübü Adalet transfer etti. Kırmızı beyazlı renkler için iki sene ter döken Gökçen bu kez de 59 maçta 20 gol sallayıp, karşıt savunmaları iskambil kağıtları gibi yerlere saçınca şampiyon Kara Kartal ile anlaştı.
 
Erdoğan Gökçen 1960-62 yılları arasında Beşiktaş’ta büyük bir başarıyla forvette yer aldı. Çıktığı 41 maçta 11 gol atarak takımının başarısına önayak olmayı bildi; Türkiye Birinci Liginin yıldızlarından biri olmayı başardı. Şimdi sıra Galatasaray formasını giymeye gelmişti. 1962-64 arası sarı kırmızılı armadada geçti. Ama Metin Oktay’ın varlığı, sakatlıklar ve ilerleyen yaş Gökçen’i bu kez başarılı olmaktan engelledi ne yazık ki.
 
1964 sonrası Gökçen’i ilkin Vefa’da gördük iki sene boyunca. 1967 yılında da ikinci lig temsilcisi Adanaspor son durak oldu. Şalter indi böylece.
 
Başarılı futbolcu yaşamına teknik adam olarak devam etti sonrasında. Davutpaşa 1926 ile yollar ise 1972 baharında kesişti.
 
1972 yılının Şubat ayında genel kurulda görevi Müfit Değer’den devralan Nejat Ayberk göreve getirdi Gökçen’i. 1971-72 mevsiminin ikinci yarısına kötü giren ve art arda yenilgiler alan takımımızın çalıştırıcısı Rıdvan Şumnulu’nun görevine son veren yönetim, Gökçen’e teslim etti takımı. Belki Gökçen ile de istenen sonuçlar alınamadı ama mevsim sonunda Eyüp, Beylerbeyi ve Yeşildirek’i altımıza almış, düşmekten kurtulmuştuk.
 
1972-73 mevsimi başında takımı çalıştırma görevi Erdoğan Gökçen’e verilmişti. Doktorlar yönetimi mevsime umutla girmişti ve şampiyonluk bekliyordu. Ancak istenen sonuçlar ilk yedi sekiz haftada gelmeyince ne yazık ki bir önceki sene Şumnulu’nun düştüğü duruma bu kez altmışların canavar topçusu düştü ve görevine son verildi. Rahmi Kaleci geçmişti bu kez dümene.
 
1971-73 yılları arasında takımızda yer alan Adnan Yavuz hocasını şöyle hatırlıyor. ‘’Ben Erdoğan Abimi çok olumlu duygularla ve düşüncelerle hatırlıyorum. Belki bedeni çok iriydi, korkutucu bir görüntüsü vardı ama iyi kalpli ve anlayışlı bir çalıştırıcıydı. Futbolcularıyla yakın iletişim kurar, onların dertlerini dinler, sorunlara çözüm aramaya çabalardı.
 
Benimle kurduğu ilişki çok yakındı, şefkat doluydu. Ben Trabzonluydum ve ailemden uzaktım. Bu nedenle Erdoğan Abinin bana özel ilgi gösterdiğini minnetle anıyorum. Hatta bir keresinde beni İstiklal Caddesi’nde, bir arkadaşının hanına davet etmiş, Beyoğlu’nda bir mağazadan çok güzel bir gömlek hediye etmişti.
 
Bir Çanakkale maçı anım var onunla. 1971-72 mevsiminin son maçlarındandı. Maçın ilk dakikalarında büyük bir hata yapmış ve rakibe bir gol pası hediye etmiştim. Ancak neyse ki yüzde yüz golü adamlar kaçırmıştı. Ben bu hatam nedeniyle bir türlü kendime gelemedim ve ilk yarı sonunda, soyunma odasında hocama, Beni lütfen çıkarın, çok kötü oynuyorum, toparlanamadım, dedim. Erdoğan Abi, Hayır Adnan, diye itiraz etti. Ben sana güveniyorum, ikinci yarı gerçek futbolunu sergileyecek, takımına yararlı olacaksın.
 
Oysa ben ikinci yarıda da iyi bir futbol oynayamadım, takım da 0-1 yenildi doksan dakika sonunda. Moralim iyice bozulmuştu. Hocadan beş gün izin istedim kendime gelebilmek için. Büyük bir anlayışla, Perşembe gününe kadaristirahat et, sonra gel, dedi. Beş gün geçti. Perşembe günü aralarına katıldım. Çift kale günüydü Perşembe. 22 oyuncu iki takıma dağıldı. Ancak Erdoğan Abi ders olsun diye, beni oynatmadı. 22 oyuncu top oynarken, ben dolap beygiri gibi Çukurbostan’ın çevresini döndüm durdum! Ancak Vefa Stadı’nda Karagümrük maçına çıktığımızda hocam yine bana görev vermiş, ilk onbire almıştı.
 
Erdoğan Abi ile haftada iki gün antrenman yapardık. Cumartesi maç oynadığımızda Pazartesi ve Perşembe, Pazar oynadığımızda Salı ve Cuma olurdu idmanlar. Vücut ısınma ile başlardık. Sonra topla çalışmalar yapılırdı. Ayak içi, ayak dışı filan. Ardından üç kişilik, beş kişilik ortada sıçan oynardık. Antrenmanlar çift kaleyle biterdi. Bu çift kalelerde de hoca hafta sonu yapılacak maç kadrosuna öncelik tanır, oyuncularla taktik ağırlıklı çalışırdı.
 
Ancak şunu da ekleyeyim, Erdoğan Abi oyunculara daha genel şeyler söyler, yani takımın maçta yapması gerekenleri anlatırdı. Yani o, Rıdvan Şumnulu hocamız gibi oyunculara bireysel yaklaşmaz, onların hatalarını tek tek belirtmez, hatta oyun da çok fazla müdahale etmezdi.
 
Erdoğan Abinin takımda en çok sevdiği oyuncular ben, Enver Tuna, Altuğ, Sıtkı ve Engin Verel’di. Engin o günlerde genç takım oyuncusuydu ama onu sürekli oynatarak takıma ve Türk futboluna kazandıran Erdoğan Abi olmuştu.’’