ERCÜMENT SÖLÖMBAZ

 









Ercüment Sölömbaz Davutpaşa’ya seksenlerin ilk yarısında, Hadi Türkmen yönetimi sırasında gelmiş, takıma başarıyla hizmet etmiş bir kaleci. Onu Alipaşa kedileri biraz buruklukla, biraz hüzne benzeyen duygularla anıyor bugün. Çünkü Sölömbaz kaleci yeteneklerini iş hayatı nedeniyle yeterince geliştirememiş, hep iş hayatını öncelikli tutmuş, bu nedenle de gelebileceği yere gelememiş büyük bir yetenek. Ya da kaybolmuş bir yetenek diyeyim. Ama futbolda kaybettiğini iş hayatında fazlasıyla ele geçirdiğine göre Alipaşa mırnavlarının durumu biraz abarttığını düşünüyorum ben. Hüzünlenecek bir durum yok ortada. Yeraltı efsanesi Rafet Vural bile birinci kümede oynayamadı çünkü!
 
Sölömbaz 3 Şubat 1961 tarihinde Ankara’nın Bakanlıklar semtinde dünyaya geldi. Ailesi Küçük Ercüment on yaşına gelene kadar başkentte yaşadı, orada soluk aldı, verdi. İlkokul dörde kadar Mehmet Akif İlkokulu’ndaydı Ercüment, sonra cümbür cemaat Kocamustafapaşa semtine taşınıldığında Kocamustafapaşa İlkokulu’na devam etti. Daha sonra Davutpaşa Lisesi’ne başladı, ama orta sonda dama dedi. Ve sahici yaşamın içine korkusuzca daldı. Sağlam bir plonjon oldu bu.
 
İş hayatı başladığında on yedi yaşındaydı, henüz bıyıkları terlememişti. Sene 1978. Bugüne kadar terk etmeyeceği sevdası tekstil dalını seçmişti. Demek ki bilinçli bir seçimdi. Mekan Cenk Mağazası’ydı, ilçe Beyoğlu’ydu. İstiklal caddesi. Bu uğultulu, gürültülü ama çok renkli caddede basamakları hızla çıktı Genç Ercüment. Çıraklıkla başladığı meslekte önce satış elemanı oldu, sonra müdürlüğe terfi etti. Cenk mağazasıyla yetinmedi, birkaç firmayla daha teması oldu. İlişki kuruldu böylece, perçinlendi. Butik Melih, Yenigün, Levent İGS filan.
 
1987 yılında kendi işini kurdu Sölömbaz. Satış mağazasıydı, Bayrampaşa’daydı. Perakende sektöründe çalıştı, işler iyi gitti, dükkanların sayısı beşe yükseldi.
 
1995 yılı Sölömbaz’ın fabrikasını kurduğu yılı imliyor. Çağlayan’daydı fabrikası. Laleli ve Merter’de toptan satış mağazaları açtı. Dünyaya ihracata başladı. Kapış kapış gidiyordu mallar. Allah, Yürü ya kulum, dedi diyenler yanılıyor bu bağlamda, çünkü Ercüment Sölömbaz, Herkes uyurken ben çalışıyordum, diyor. Haklı besbelli.   
 
Şimdi futbol bahsine bir göz atalım. 1975 yılı önemli Genç Ercüment için. Kocamustafapaşa genç takımında bismillah diyor çünkü.  Ama 14 yaşında olmasına karşın kocamandı, çok iriydi. Stoper yaptılar bu nedenle. 1976 senesinde A takım kalecisi oldu. Aslında stoper oynarken, kalecilik de yapıyordu mahalle maçlarında. Aytekin hocası file bekçiliği için teşvik etti onu. Dönemin şahane bir numarası Ali Artuner’e benzetiyordu biçemini.
 
Kocamustafapaşa’da alınan temel eğitim sonrası Sölömbaz’ı dönemin gösterişli takımı Süleymaniye Sirkeci’de görüyoruz. Türk futboluna bir kolera benzeri musallat olan Yıldırım Demirören’in babası, Erdoğan paraları saçarak iyi topçuları bir araya getirmişti. Sölömbaz işlerinin yoğunluğu nedeniyle kendini tam veremedi. Antrenmanlardan kaçırdıkları oluyor, istediği verimi sunamıyordu takıma. Ama kaleci antrenörü Hami baba ona büyük bir emek verdi, kaleciliğini geliştirmesinde yardımcı oldu. Böylece Genç Ercüment bir kale direğinden ötekine uçarak top kurtarmayı öğrendi, karşı karşıya gol yememeyi de, penaltı kurtarmayı da.
 
1981 ve 82 seneleri askerde geçiyor. Acemi birliği de, usta birliği de Kars’ta. Mekanize piyade. Üçüncü ordu takımına seçiliyor. Son ayları bunlar. Alman askerleriyle yapılan ve 12-3 yengimizle biten maçta kalemizi koruyor.
 
1982 Şubat terhis olduğu tarih. Süleymaniye Sirkeci’ye dönüş. Aynı sorunlar yaşanıyor yine. İşin baskın oluşu, futbolun üvey evlat konumunda eşliği. Zaman zaman oynadı yine de. Başarılı da oldu. Mersin İdmanyurdu istedi ama gitmedi. Dahası Ali Uras’ın yaptığı teklifi, Simoviç’in yedeği kalacağını düşünerek reddetti. Simoviç’ten daha iyi kaleci olduğunu düşünüyordu çünkü.
 
1983 yazında yolu Davutpaşa ile kesişti. Birinci amatöre düşmüştü o sırada kulübümüz. Hadi Türkmen dümeni devralmıştı. Çukurbostan’da yapılan bir turnuvada Davut Kılıç’n gözüne girmeyi başarmıştı. Seksenlerin sonuna kadar kavuniçi kahverengi renklere hizmet etti. Ama hep aralıklar vardı. İş nedeniyle verilmiş, ihtiyaç molaları.
 
Üçüncü kümede, 1984-85 mevsimindeki Beyoğluspor maçı unutmadığı anılardan biri Davutpaşa günlerinde. Spor-toto’ya giren maçlardan biriydi bu, Vefa stadında oynanmıştı. Bir hafta yoğun iş çalışmaları nedeniyle antrenmansız çıktığı maçta genç Ercüment yaşam boyu unutamayacağı kötülükte bir golü gördü filelerinde. Antrenörü Şükrü Ersoy’a saçını başını yoldurmuştu. Futbol hayatımı bitireyim, artık oynayamam düşüncelerine kapıldı bu nedenle, kabuslar gördü geceleri.        
 
Sölömbaz seksen sonlarında bitiriyor futbol yaşantısını. Sadece arada sırada halı sahalarda sergiliyor yeteneklerini.
 
Sölömbaz’ın dünya evine girişi 1986 yılında. Gülnur hanımla 1 Kasım 2011 tarihinde bir kızları dünyaya geliyor.
 
Davut Kılıç şöyle anlatıyor kaleci özelliklerini. ‘’Zor gol yerdi. Refleksleri çok iyiydi. Yan toplarda ise zayıftı. Bu nedenle bunu rakibe hissettirmemek için, köşe vuruşlarında sürekli zıplayarak, kollarını yana açarak topun ceza sahası dışına atılmasını sağlardı. Boyu çok uygundu. 1.87. Karşı karşıya kaldığı pozisyonlarda yere çabuk kapanmasını iyi becerirdi. Korkusuz bir kaleciydi. Dirseklerinde, kalçalarında sayısız yaralar açılmıştı. Kırmızı ya da sarı kart gördüğünü hiç hatırlamıyorum. Hırslı ama bilinçli ve efendi bir sporcuydu.’’
 
Kılıç Ercüment’in kişisel özelliklerini ise şöyle özetliyor. ‘’Fiziğine bakarsan canavar gibi gözükür. Ama ağzı var, dili yoktur. Çok sakin biridir.’’
 
Ercüment Sölümbaz ise kendini şu cümlelerle tanımlıyor. ‘’Hırslı biriyim. Çalışma azmim yüksek. Çok kuralcıydım. Hala da öyleyim.’’
 
Sölömbaz mutfak işlerinde başarılı değil. Ama menemen üstadı olduğunu söylüyor. Sebze yemeklerini çok seviyor. Müzikte Türk popu ve Türk Sanat Müziği yeğledikleri. Kayak yapmak en büyük tutkusu, tabii işi ve futbol dışında. Sürekli kayak merkezlerine gidiyor. Romanya, Bulgaristan, Uludağ, Kartaltepe. Yüzme sporuyla da haşır neşir. Yüz metrede paletli yüzücülerle yarışacak kadar da kendine güveniyor.
 
Sinemaya gitmeyi seviyor arada sırada. Ulusal Kanal’ı izliyor. İktidar yalakası televizyon kanallarından bıktığını belirtiyor.
 
Davut Kılıç onun için çok önemli. Yaşantısında önemli bir yer tutuyor. Davutpaşa camiası ile özdeşleşmiş bu kişiyi de, eski kulübünü de çok seviyor.