EMİN KUMRALOĞLU




EMİN KUMRALOĞLU (1900-1985)
 
Davutpaşa 1926 tarihinin en dibine dalar da sisler içindeki kahramanlara bir göz atmaya kalkarsak, kulüp kurucuları arasında yer alan, yirmili yılların ikinci yarısındaki ilk kadrolarda futbolcu, daha sonra da çalıştırıcı, genel kaptanlık ve yöneticilik yapan Emin Kumraloğlu’nu anmadan geçmek kuşkusuz büyük haksızlık olur.
 
Mehmet Emin Kumraloğlu’nun tevellüdü 1316, yani 1900 senesi. Yani tam yirminci yüzyıla girerken açmış gözlerini dünyamıza. Selim Baba ve Şerife Anneden olma. Dört kardeşmişler, biri kız, üçü erkek.
 
Kumraloğlu dönemin DavutpaşaOrtaokulu’nu, daha doğrusu Sultanisini bitirmiş. Osmanlı İmparatorluğu dönemi çünkü, Cumhuriyet’in kurulmasına en az 10 seneye yakın olmalı.
 
Kumraloğlu’nun futbolculuk yaşantısı onlu yılların hemen başında kurulan Süleymaniye’de başlamış. İstanbul Ligi’nde bayağı top koşturmuş onlu yılların sonunda, yirmili yıllarda.
 
Futbolculuk döneminde Kumraloğlu, Galatasaray’ın orta hafı Arslan Nihat’ın koyu hayranıymış. Bu nedenle ayaktopunda da hem stoperliği seçmiş, hem de sağlam bir Cimbom taraftarı olmuş. Tabi söylemek bile fazla, damarlarında kahverengi ve kavuniçi kan akıyormuş, elmalarla armutları birbirine karıştırmayalım.
 
Futbol sevgisiyle dolu Kumraloğlu, yine tümü DavutpaşaSultanisi’nde okuyan Fehmi Unç, İsmail Eriş ve Öğüt kardeşlerle birlikte kurmuşlar Davutpaşa Spor Kulübü’nü, sene 1926.
 
Kumraloğlu’nun iş yaşantısı matbaacılıkla geçmiş. Büyük ustaymış mesleğinde. İlkin Tanin ve benzeri gazetelerde başmürettip olarak çalışmış, sonra otuzlu yıllarda, Çemberlitaş ile Divanyolu arasındaki İstanbul Belediyesi Matbaası’nda30 yılı aşkın emek vermiş. Buradan emekli olmuş 1965 yılında. Oğul Kamil Kumraloğlu, Emin Baba’nın eski yazıyı mükemmel okuyup yazdığını, o günlerde dizgi elle yapıldığı için mesleğinin hakkını tam manasıyla verdiğinin altını çiziyor kalın kalın.
 
Kumraloğlu’nun dünya evine girişi 1941 senesinde. Fatma Münevver Hanım ile. Çiftin iki çocuğu olmuş, Selim Sırrı 1942, Kamil ise 1947 doğumlu.
 
Kumraloğlu için bir Fındıkzade çocuğu deyimini kolayca kullanabiliriz. Çünkü ömrünün büyük kısmı bu semtte geçmiş. Evlendiğinde Beyazıt’a gelmiş, bir süre de Kanlıca’da oturmuş ama sonrasında yeniden Fındıkzade’ye dönmüş ve Emrullah Efendi Sokak’ta hayatını tamamlamış.
 
Aile hayatı çok düzgün ve pürüzsüz geçen Kumraloğlu’nun en büyük hobisi futbolmuş. Hem seyirci, hem yönetici, hem de topçu olarak yılları hep top çevresinde akmış gitmiş. Ömer İpek ve Müfit Değer yönetimlerinde de uyum içinde çalışmış.
 
Kumraloğlu ailesinin yazları Kanlıca’da geçermiş. İyi yüzermiş Baba Emin, balık tutmasını da çok severmiş. Türk Sanat Müziği tutkunuymuş kolayca tahmin edebileceğimiz gibi.
 
Kumraloğlu’nun ayırıcı özelliklerinden biri çok inançlı oluşuymuş. Beş vakit namazındaymış ömrü boyunca. Hiç sigara ve içki kullanmamış, gece hayatı nedir bilmemiş. Hep mazbut bir hayat sürmüş.
 
Kumraloğlu Demokrat Parti tutkunuymuş ama siyasi görüşleri ve inançları konusunda ağzı çok sıkı biri olduğu için çalıştığı iş yerinde bunu asla kimseyle paylaşmazmış. 1960 sonrası da bir Demirelci olduğunu tahmin etmek pek güç değil.
 
Oğul Kamil, babasının Davutpaşa 1926 ailesinde, özellikle genç yaşlarda çok sıcak ve sağlam ilişkiler kurduğu Adil Özyedierler ile sıcak bir iletişim içinde olduğunu belirtiyor. Ayrıca Baba Emin’in elinden her işin geldiğini, eve usta, tamirci sokmadığını da! Çok okuyup, bol bol bilmece çözdüğünü de.
 
Baba Emin’in tutkularından biri de bahçe işleriymiş. Fındıkzade’deki ev kocaman bir bahçe içindeymiş ve Kumraloğlu fırsat buldukça bahçesine sebze, meyve ve çiçek eker dururmuş. Doğayı çok severmiş.
 
Oğul Kamil, babasıyla ve annesiyle olan ilişkisini mükemmel diye nitelendiriyor. Çok anlayışlı bir ana babaymış onlar, oğullarına fiske bile vurmamışlar. 
 
Emin Baba’nın ölümü ise Oğul Kamil’i epey yaralamış, hala etkisinden kurtulamamış gözüküyor. Oğul Kamil bir sabah arabasıyla tam işe giderken  evden bir gürültü kopmuş. Bir de bakmış ki Baba Emin kalp krizi geçiriyor!Kumraloğlu’nunhayata elveda deyişi böylece çok hızlı ve beklenmedik biçimde olmuş. Bu da geride kalanları çok üzmüş.