DERVİŞ AY

Derviş Ay 51 plaka kodu hangi ilin diye sorulduğunda hemen ayağa fırlayıp, ya da oturduğu yerden, hepimizin bildiği o sakin ve çocuksu gülümsemesiyle Niğde doğru yanıtını şıp diye anında, saniye sektirmeden verecek bir Davutpaşa yiğidi. Dahası Derviş Ay aynı hazır cevaplığı, 68 hangi ilin plaka kodu geyiği yapıldığında da, Aksaray cevabıyla  gösterebilecekbir Davutpaşa evladı. Çünkü Niğde Aksaraylı kendisi.Yaşamının ilk dokuz yılı bu Orta Anadolu kentinde geçmiş.
 
Ay 1969 baharında gelmiş dünyaya. Belki nüfus kağıdında 1 Mart 1969 yazıyor ama dünyaya gözlerini açtığı tarih aslında 3 Nisan 1969. Enerjik Fransız trompetçisi Erik Truffaz ile aynı gün üflüyorlar mumlara. Birbirlerinden habersiz olsalar da.
 
Anne Emine ev hanımı, baba Oruç halıcıymış. Çiftin tam on çocuğu olmuş. Ay sayarken bayağı terliyor kardeşlerini!
 
Ay’ın çocukluğu daha doğrusu ilk dokuz  senesi Aksaray’da geçmiş, daha sonra  1978 yılında aile İstanbul’a çevirmiş rotayı. Fındıkzade semtine yerleşmişler. Ziya Gökalp sokağı senelerinin geçtiği sevgili sokağı.
 
Küçük Derviş, Aksaray Selçuk İlkokulu ve İstanbul Gazi İlkokulu’nda görmüş ilk öğrenim yıllarını. Mezuniyet 1980 senesinde.
 
Küçük Derviş’in topa meraklı bir Fındıkzadeli çocuk olarak Çukurbostan’a gelişi elbette olması gerekenmiş, olmuş da. Sene 1981. Denemeleri başarıyla geçip giymeye başlamış kavuniçi kahverengi formayı. Aslında oynadığı mahalle takımı arkadaşlarıyla gelmiş seçmelere. Ve tümü de seçilmiş.Davutpaşaminik takımında cümbür cemaat oynamaya başlamışlar. Mutlu bir rastlantı. Yıllar geçtikçe 14-16 ve genç takım formalarını da ıslatmış Genç Derviş.
 
Ay sağaçık oynarmış ama gerektiğinde savunmanın sağ kanadında da görev alırmış. Boyu 1.65. Kafa toplarında biraz zayıfmış ama süratiyle bütün eksiklerini kapamayı bilirmiş. 110 metrelik Çukurbostan sahasını 13 saniyede kat edermiş genç topçu. Rüzgarın oğlu diyebiliriz ona kolayca. Şu anda da günde 20-25 km yürüdüğünü ekliyor sakin bir ifadeyle.
 
1989 senesi askerlik günlerinin başlamasını imliyor. Acemi birliği Aydın, usta birliği ise Trabzon, Maçka.  
 
1991 senesi önemli çünkü Ay’ın iş hayatı başlıyor. Halı üretimiyle uğraşmaya girişiyor, üretimin yarısı ihracata yönelik. Değerli el halıları bunlar. Ay 2015 senesinde, 24 yılın sonunda şalteri indiriyor, emekli oluyor. Ama işe uzaktan bakmaya devam ediyor. Çünkü üç kardeşin yönetimini üstlendiği bir aile şirketi bu. İki kardeşi henüz yorulmamışlar, faaliyete devam ediyorlar.
 
1994 senesi ise Ay’ın dünya evine girişiyle önem kazanıyor. Sosyal hizmetler uzmanı olan, çocuk eğitim ve gelişimi dalında büyük deneyim taşıyan Handan hanım ile oluyor bu izdivaç. Eşi faal şu anda.Çiftin iki acar kızı var. 1995 doğumlu Serenay Mimar Sinan’da felsefe okuyor, Kant’ın arı aklıyla, Hegel’in eytişimiyle meşgul. 1997 doğumlu Zeycan ise önümüzdeki sene üniversiteye girecek hayırlısıyla.
 
Ay evliliğin hiçbir koşulda, hiçbir şekilde yürümediğini söyleyen şom ağızlılara inat, Handan hanım ile yaşadığı beraberliğinin mükemmel olduğunu, eşine hala ilk günkü kadar aşk duyduğunu, iki kızıyla da son derece uygar, son derece açık, son derece arkadaşça iletişimler kurduğunu haykırıyor, kalın kalın altını çiziyor bunların.
 
Ay’ın tutkuları arasında kitap okumak büyük yer tutuyor. Daha çok toplumsal araştırma ve siyaset içerikli betiklere yumuluyor. Yalçın Küçük, Soner Yalçın, Mine Kırıkkanat önemsediği yazarlardan sadece birkaçı. Birgün okuru olduğunu söylüyor, Cumhuriyet’i bırakmış nedense.
 
Ay televizyona pek bakınmıyor. Arada sırada tartışma izlencelerini izliyor sadece, o da konuklar nitelikli olursa. Ay’ın asıl zevki müzik. İflah olmaz bir rock’çu olduğu aslında arkada toplanmış, beline doğru nehir gibi akan uzun saçlarından belli. Kemancının köprü altındaki mekanı da, Sıraselvi’deki yeri de doksanlarda uğrak yeriymiş Ay’ın. Bugünlerde de İstiklal Caddesi’ne gittiğini, Dorock’a sık sık uğradığını söylüyor ama daha çok kızlarını denetlemek amacıyla yapıyormuş bu gezintileri.
 
Ay rock’a odaklandığı için olsa gerek ne sinema, ne de tiyatro için pek sevgi ve ilgi barındırmıyor yüreğinde.
 
Kendisini tanımlarken şöyle diyor. ‘’İnsancıl biriyim. Adil, vicdanlı, sevecen, insan olmaya çalışan, öğrenmeye çabalayan, merak eden biri.’’
 
Ay Davutpaşa yıllarının kendisinde en çok çalışma arzusu ve disiplin uyandırdığını belirtiyor. Kötü alışkanlıklardan böylece uzak durduğunun altını çiziyor. Birol Şahinler, Adem Yıldırım ve Zengin Dağıdır seksenli yıllardan kalan en değerli arkadaşları.
 
Ay ilerici bir Davutpaşa yiğidi. Nükleer santrallara, Hes’lere doğaya zarar verdikleri için muhalif. Gezi direnişi çok önemli onun için. Çünkü direniş sırasında bir ay boyunca Taksim’deki çadırlarda kalmış. Hem de mangal yürekli eşi ve iki şirin kızıyla.
 
Ay takımlardan Cimbom’u tutuyor. Handan hanım gibi o da bir hayvansever. 14 yıllık köpekleri, eşinin Beşiktaş’lı Nouma hayranlığı nedeniyle Paskal adını taşıyor. İki de kedi besliyor aile.
 
Ay ülkemizin siyasal ve ekonomik durumunu gerçekçi bir gözle değerlendirip ekonomimizin kötüye gittiğini, koalisyonun yaralarımızı saramayacağını söylüyor. İŞİD için katiller ordusu tanımını yapıyor.
 
Ay’ın beğendiği topçuların başında Hagi geliyor. Snayder, Zlatanİbrahimoviç  veMessi’yi sayıyor ardından. Ama Çukurbostan’ınkıralını da ekliyor bu çizelgeye.Çip lakabıyla anılan ama namı ne yazık ki Çukurbostan dışına pek taşımamış efsane İsmail Erdoğan’ı.
 
Ay’ın kahramanlarla arası pek iyi değil. İnsanları olumlu ve olumsuz yönleriyle tarttığını, öyle değerlendirdiğini söylüyor. Kahramanların pek yeri yok onun dünyasında. Ama yine de bir kahraman yaratmamız gerekiyorsa bunun Mustafa Kemal olması gerektiği düşüncesinde.