CAVİT ÇAĞLAR

 






Davutpaşa 1926 tarihinde bir yenilenme senesi olan ve imrenilesi bir takım yarattığımız 1964-65 mevsiminde, ilk onbire pek giremeyen, hep yedeklerde kalan ve karşılaşmaları cin gözleriyle  çamurlu bakımsız taş türbünlerden izleyen Genç Cavit’in, yetmişli yılların ikinci yarısında, Bana milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz, özdeyişiyle hepimizin belleklerimizde yer etmiş, 1965-1993 yılları arasında defalarca başbakanlık görevini üstlenmiş, 1993 ile 2000 arasında da dokuzuncu cumhurbaşkanı olarak siyasi tarihimiz içinde önemli ve benzersiz bir yer işgal etmiş Süleyman Demirel’in sağ kolu, manevi oğlu Cavit Çağlar olduğunu sanıyorum Cumhur Değer dışında az kişi biliyor olmalı kulübümüzde. Çünkü  Fındıkzade’nin koca kafalı acar kedilerinin bile çoğu habersiz bu durumdan!
 
11 Aralık 1964 Milliyet gazetesinde göze çarpan bir haberi ilkin paylaşayım Portal okurlarıyla. Takımımızın topçularından Cavit Çağlar’ın idari tedbir kararıyla ceza heyetine gönderildiğini yazıyor kısacık haber. Hayır, hayır, banka borçları nedeniyle değil bu! Çağlar henüz 20 yaşlarında çünkü. Ticareti öğrenme aşamasında bir genç.
 
Çağlar’ın ailesiyle birlikte İstanbul’a gelmesi 1963 senesinde. Tekstil sektörünün kalbinin attığı Sultanhamam’a hemen ayak bastığını anımsarsak ve dönemin Davutpaşa yönetiminin önemli adları olan Başkan Müfit Değer ve Ömer İpek gibi tekstilcilerin dükkanlarının da bu semtte olduğunu göz önüne alırsak Çağlar-Davutpaşa 1926 bağlantısını kurmak kolaylaşıyor. Genç Cavit tekstil işine ilk adımlarını ürkekçe atarken deneyimli Davutpaşalı abilerinin gözüne girmiş ve kendini sevdirmiş olmalı. Böylece bir yandan mesleğinin püf noktalarını öğrenirken, sağlam kafa sağlam vücutta bulunur diyerek ailemizin takımında küçük de olsa bir yer edinmiş olmalı.
 
Şimdi kısaca hayatına bakalım bu ilginç iş adamının. 1944, Yunanistan Gümülcine doğumlu olan Cavit Çağlar’ın ailesi 1946 senesinde Türkiye'ye kaçıp Akhisar'a yerleşmiş. Çağlar’ın çocukluğu yoksulluk içinde geçmiş. Maddi sıkıntı yüzünden benzincide çalışıp, araba camı sildiğini söylemiş röportajlarında. Babası 1961 senesinde veremden ölmüş. Genç Cavit de liseyi bitirdikten sonra 1963 senesinde ailesi ile birlikte İstanbul'a taşınmış.  Mahmutpaşa'da dayısının ayarladığı bir işte tezgâhtarlık yaparak işe koyulmuş.
 
Çağlar 1967′de babasından kalan 16 bin lirayı sermaye yaparak Bursa’da Uygun İpek isimli bir firma kurmuş, 1968 senesinde Adalet Partisi Gençlik Kolları’na katılmış. 1970 senesinde Nursal Hanım ile evlenmiş. Dayısı, daha sonra Bursaspor kulübünde 1973-74 yıllarında başkanlık yapacak olan Şükrü Şankaya ile ortak olup kumaş ticaretine başlamış. 
 
Çağlar’ın yükselişe geçtiği dönem 1977-1980 Ecevit dönemi. Kendisi öyle tanımlıyor. “Bana enflasyon zengini diyebilirsiniz”.
 
Çağlar zengin dayısıyla birlikte Nergis Tekstil isimli şirketi 1979′da kurmuş. 1983 yılında da Yeşim Tekstil’i. Seksenli yılların sonuna gelindiğinde 30 şirket ve 16 binin üzerinde çalışanı olan Nergis Holding'in patronudur artık. 10 Ocak 1982 tarihinde Bursaspor başkanı olunca halk tarafından da tanınıyor. Başkanlık 1982-86 arası.
 
Seksenlerin en başında tanışıyor, manevi babası olarak nitelendirilen Demirel ile. 1987 senesinde de Doğru Yol’dan milletvekili seçiliyor. Bu vekilliğin 1991 ve 1995’te de yinelendiğini belirtmekte fayda var. Doksanlarda ülkeye imzasını çakacak olanlardan biri o çünkü.
 
Çağlar’ın meclise girdiği ilk dönemde, Özal’ın ANAP’ı iktidarda olduğu için bayağı sıkıntı yaşıyor kahramanımız. Çünkü Güneş Taner ekonomiden sorumlu seksenlerde. Ve Cavit Çağlar'ın şirketlerinin Ziraat Bankası'na olan kredi borcu büyüyor da büyüyor. 1987 yılında 16 milyar 552 milyon Lira olan Aksoylar ve Nergis şirketlerinin borçları takibat sonucunda 1989 yılında 75 milyar 138 milyon Liraya çıkıyor. Borç tutarı, bankanın uyguladığı birleşik faiz sonucunda 31 Aralık 1991 tarihinde 242 milyar 795 milyon liraya yükseliyor. 25 Şubat 1988 tarihinde Çoşkun Ulusoy'un yönettiği Ziraat Bankası’na bir geri ödeme planı ile başvuran Cavit Çağlar’ın reddedilmesi üzüntü verici tabi.
 
1991 senesine kadar Ziraat Bankası tarafından Çağlar ve şirketleri üzerine 50 adet ipotek ve haciz koyduruluyor. Toplam 11 bankaya borcu olan Çağlar’ın ANAP iktidarı döneminde Ziraat Bankası ve Vakıfbank'a 100 milyar lira kredi borcu birikiyor.
 
Ama 20 Ekim 1991 seçimleri Çağlar’ı bir anda güldürüyor. Hem de kahkahalarla. Çünkü DYP iktidara geçince Devlet Bakanı oluyor Çağlar. Hem de 1991-1992 yıllarında Hazine'den ve Ziraat Bankası'ndan sorumlu Devlet Bakanı!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
 
Demirel, Bakanlar Kurulu toplantısında koalisyon ortağı Erdal İnönü'yü soluna oturturken, sağına da Cavit Çağlar'ı oturtuyor bu günlerde. Adnan Kahveci "Kamu bankalarının Cavit Çağlar'a teslim edilmesi, ciğerin kediye emanetinin belgesidir" diyerek bir başka tarihi özdeyişe imzasını atıyor.
 
Ziraat Bankası ile anlaşarak 242 milyar Liranın üzerinde olan borcunu 169 milyar olarak hesaplayarak geri ödeme planı oluşturuyor Cavit Çağlar. Kredi borcu yıllık yüzde 50 basit faizli olarak 5 sene erteleniyor. Ziraat Bankası dosyası olaylı sürüyor ama işe Demirel’in el koymasıyla değerli iş adamımızın burnu bile kanamıyor.  
 
1993 başında DYP’de olan başkanlık yarışı Çağlar’ın gözden düşmesiyle sonuçlanıyor. Çünkü Bursalı iş adamı  İsmet Sezgin’i desteklerken, yarıştan önde çıkan Tansu Çiller başbakan oluyor. Ve tabi Çiller'in başbakanlığında Cavit Çağlar'a bakanlık verilmiyor. İş bilir iş adamı kabine dışında kalıyor.
 
1996-99 arasında içi boşaltılan İnterbank vakası için meraklısının dönemin banka hortumlamalarını inceleyen kapsamlı yapıtlara göz atmasını öneriyorum. 1997 yılında gözüpek iş adamımızın Dinç Bilgin ile ortak olup almayı başardığı Etibank skandalı için de öyle. 1999-2001 arasındaki hukuki davaların başlangıcı için de öyle. Cavit Çağlar’ın 7 Ocak 2001 tarihinde Amerika'da tutuklanması, 28 Nisan 2001 tarihinde özel bir ekip tarafından Türkiye’ye getirilip cezaevine konması ve 6 Şubat 2002′de tahliye edilmesi için de öyle. Mayıs 2002’de Süleyman Demirel, Amerika'dan getirtilen manevi oğlunu savunarak kendisine yapılanın bir zulüm olduğunu açıklaması için de öyle.
 
Bunlar sokaktaki simitçinin bile avucunun içi gibi bildiği sıradan vakalar.  Sözün kısası fakirin düz yolda şaşırdığı bereketli topraklarımız üzerinde, zenginin arabasını dağdan aşırdığını Cavit Çağlar örneğinde yetkin ve kusursuz biçimde gördüğümüzün altını çizmekle yetineyim. Ama Cavit Çağlar vakası Türkiye’nin başta doksanlı yılların yakıcı, yıkıcı, intiharlara sürükleyici  ‘hortum cinneti’ olgusu olmak üzere bürokrat-iş adamı-kirli siyasetçiler üçgeni üstünden işleyen  uğursuz düzeneği belgelemesi açısından görkemli bir örnek oluşturuyor.