BABÜR BENTÜRK

 

 
 
 

 

Kızkardeşi Eda Gülçin Aydın’ın ‘’çok şefkatli, çok sıcak, cömert, sevgi dolu’’, eniştesi Korman Aydın’ın ‘’müthiş dürüst, ailesine bağlı, dini bütün, yumuşak ve  duygusal biri’’ diye tanımladığı Babür Bentürk yaşı biraz ilerlemiş, torun torba sahibi olmuş Alipaşa kedilerinin gözünde tüm zamanlarda yetiştirmiş olduğumuz en büyük, en golcü santrfordur.
                   
Yaşlı Alipaşa mırnavları, geleneksel avlu sohbetlerinde, Babür abilerinin altmışlı ve yetmişli yılarda Gregory Peck’i kıskandıran fiziğiyle, yakışıklılığıyla, göğsü ileride, omuzlar dimdik gösterişli yürüyüşüyle, sayısız genç kızın yüreğini yaktığını da söylerler ama ben o ihtişamlı günlere yetişemediğim için bu konuda susmayı yeğleyeceğim.
 
Mehmet Babür Bentürk 27 Haziran 1943 doğumlu. Bir Fındıkzade çocuğu. Kadriye anne ev hanımı, Fikret baba Sıraselviler’de garaj işletirmiş, yurdumuzdaki ilk şöför okulunu da açan girişimci. Dört kardeşler, ikisi kız, ikisi erkek.
 
Bentürk Aksaray Birinci İlkokulu ve Kara Harp Okulu’nda okumuş. Spora yatkınlığıyla küçük yaşlarda dikkat çekmiş. Askeri lisede, Kuleli forması altında liseler arası İstanbul şampiyonu yapmış takımını attığı gollerle. Abdullah Çevrim ve Ersel Altıparmak ile aynı sınıftaymış.
 
Ellili yılların ikinci yarısında Bentürk’ün  rotasında zikzaklar görüyoruz. Kuleli’den Erzincan Askeri Lisesi’ne gitmiş, oradan ayrılmış, Karabük Demirçelik’te bir sene top koşturmuş.
                  
Bentürk’ün Davutpaşa’ya geliş tarihi 1962. 1962/3 mevsiminde hem genç takımda, hem de A takımda top koşturmuş. Başarılı genç takımımızın nerdeyse gollerinin tamamına imzasını atarken, A takımda da kendini hemen kabul ettirmiş. Takım arkadaşları arasında kaleci Aleksan, savunmada Sabahattin Küçükçavdar, Hüsamettin, Bahri Aybastı, Korman Aydın, Necati Civez, orta sahada Korsan Celal, Rıdvan Şumlulu, forvette Şerafettin, Takoz Burhan ve Enver’i hatırlıyor. Antrenör Adil Özyedierler’i de.
 
1963 mevsimi başında Bentürk takımın yenilenmesine yardımcı oluyor. Talat Aydemir isyanına katıldıkları için Kara Harp Okulu’ndan atılan Ersel Altıparmak, Türker, Turgut Yüksel ve kaleci Ergin gibi isimleri kulübe kazandırıyor. Gençleri o günlerdeki başkan Ahmet Hamdi Bey’e getiriyor. Başkan, İsmet İnönü’nün avukatı, aynı zamanda İstanbul barosunun da genel sekreteri. Onun sayesinde Bentürk, genç yaşta İstanbul barosuna giriyor ve çalışmaya başlıyor. Ekmeğini küçük yaşlardan itibaren kazanıyor.  
 
1963 senesi aynı zamanda askerlik dönemini de imliyor. Acemilik Erzincan 116. Jandarma Tugayı’nda. Teğmenler sınıf arkadaşı olduğu için resmi giysi bile giymeden geçiyor günler. Sonra Çanakkale’ye geliyor usta birliği için ama özel izinle Ankara Maltepe’ye naklediliyor. Jandarma subay okulunda bu kez. Jandarma Gücü birinci amatör kümede ve Bentürk’ün attığı gollerle Ankara şampiyonluğunu zahmetsizce kazanıyor. 1963 ve 1964 yılları genç santrforun ordu milli formasını da terlettiği seneler.
 
1963 senesinden bir anıyı unutamıyor Bentürk. Birinci kümeden şike yaptığı için düşürülen Kasımpaşa takımı askerlik günlerinde izne gelen Bentürk’ü bir hazırlık maçında deniyor. Genç topçu  leblebi gibi golleri sıralayınca başkan hemen paraları sayıyor avucuna. Bizde oyna, diyor. Ama asker olduğunu belirten Bentürk verilen paraları iade ediyor.
 
1965 senesi terhis ile şenleniyor. Davutpaşa gençleşmiş güçlü kadrosuyla ilkin mahalli kümede, sonra terfi liginde başarılı oluyor. Bentürk’ün attığı gollerle  tarihinde ilk kez ikinci küme beyaz gurupta mücadele etmeye hak kazanıyor. Takım içinde yapılan soruşturmada da Oktay Mat ile birlikte Davutpaşa’nın en çok sevilen topçusu seçiliyor.
 
1965/6 mevsiminden Şeref Stadı’ndaki bir anı oldukça çarpıcı. Davutpaşa ezeli rakibi Galata’yı Babür’ün iki golüyle alt edip 3-2 yeniyor. Galatalılar saldırıyorlar maç bitiminde başarılı oyuncumuza, kafa atıyorlar. Bir seyirci hızını alamayıp bıçakla sağ omzundan yaralıyor Bentürk’ü. Beşiktaş’ın unutulmaz topçusu Ali İhsan Karayiğit sahaya giriyor, kurtarıyor genç golcüyü. Bıçaklı zorbayı da öldüresiye dövüp hastanelik ediyor.    
 
1966/7 mevsimi Davutpaşa’da, ikinci kümede geçiyor. Takımın başında Hırvat Nikola Radoviç var. Çok şeyler öğrendiğini söylüyor Bentürk bu başarılı çalıştırıcıdan. Ama ilginç olan usta Hırvat’ın genç santrforu daha çok açıkta oynatmak istemesi. Çünkü çok süratli Bentürk. Yüz metreyi en hızlı koşanlardan biri topçular arasında. Abdullah Çevrim ile birlikte ülkenin en süratlileri. Bentürk sağda oynadığında çoğu kez Çetin oynuyor santrforda.  Radoviç’in, Git ilerde oyna, sakın geri gelme, dediğini unutmuyor. Aynı şeyi Nazilli’de Baba Recep de söylermiş.
 
Beşiktaş’ı art arda şampiyon yapan Spajiç’in de hemşehrisi Radoviç. Spajiç Babür’ü transfer etmek istiyor siyah beyazlı renklere. Bu,  hatırladıkça hala içinde pişmanlığın en koyu duygularını fokurdatan bir anı Bentürk’ün.
 
Çalıştırıcısının da önerisiyle Beşiktaş başkanı Hakkı Yeten çağırıyor  yazanesine. Yanında Yusuf Tuna, Sanlı Sarıalioğlu ve Suat Mamat. Mukavele imzalıyorlar. Sana az para vereceğiz, on beş bin lira ile yetineceksin, ama oynadıkça, gollerini attıkça zamanla çok daha fazlasını kazanırsın, diye cesaretlendiriyor efsane başkan genç sporcuyu. Hazırlık maçına davet ediyor ardından. Bentürk Beşiktaş formasını soyunma odasında giyerken, yönetici Faruk Sağanak itiraz ediyor dokuz numaralı formayı almasına. Güzelhisar’dan gelen Cevat’ın bu mevkide oynamasını buyuruyor Sağanak. On bir numaralı formayı uzatıyor Bentürk’e. Genç ve mağrur oyuncu da bunu kendisine yapılmış bir hakaret olarak görüp formayı Sağanak’ın suratına fırlatıp terkediyor soyunma odasını.
 
1967 yazında Bentürk’ün Nazilli’ye transferi bir romanı dolduracak kadar karmaşık ve inanılmaz olaylarla dolu. Mevsim sonunda Davutpaşa küme düştüğü için Bentürk takımdan ayrılmaya karar veriyor. Sabri Kiraz Bursa’ya götürmeye kararlı kendisini. Bursa güçlü ekiplerinden biri birinci kümenin. Bentürk de söz veriyor yeşil beyazlı formayı giymeye.
 
Ama Nazillili yöneticiler dört Davutpaşa yiğidini transfer etmeye karar veriyorlar bu arada. Korsan Celal, Ayhan Tırkı, Kemal Dirikan ve Rıdvan Şumlulu bu oyuncular. Ama yöneticiler tuhaf bir teklif yapıyorlar bu dörtlüye. Sizi ancak ve ancak Babür Bentürk’ü bizim takıma gelmeye ikna ederseniz alırız, diyorlar.
                            
Bu ısrar ilginç gelişmelere neden oluyor. İlkin meclis başkanı İsmet Sezgin telefon açıyor genç oyuncuya. Muhakkak gel Nazilli’ye, yeni kurulan bir takım bu, mutlu olursun Nazilli’de. Para var, seyirci var, kentte heyecan var, diyor. Sonra içişleri bakanı Nahit Menteşe ve başbakan Süleyman Demirel sırayla ağırlıklarını koyuyorlar ve genç oyuncu dört arkadaşının da baskısıyla kararını değiştiriyor. Gidip Sabri Kiraz’dan özür diliyor. Ve birinci küme yerine yeni kurulan üçüncü kümeyi yeğliyor. Çiçeği burnunda Nazillispor’un yolunu tutuyor, 75 bin lira karşılığında.
 
1967-71 arası Ege kulübünde geçiyor. Bentürk gollerini sıralıyor, gol kıralı oluyor, Nazilli’nin ikinci kümeye çıkmasına büyük katkı sunuyor. Ama 1971 senesi oldukça tatsız geçiyor. Çünkü küme düşme konumuna geliyor Nazilli. Şampiyonlukta çekişen iki takım ise Adanaspor ile Trabzon. Nazilli’nin Adana ile kendi evlerinde yapacakları maç oldukça hadiseli geçiyor. İlkin Güney ekibinin gönderdiği paraları kabul etmiyor genç santrfor. Ahlakı şikeyi lanetliyor çünkü. Ve ligin panter kalecisi Velkoviç’e golünü atıyor, takımını öne geçiriyor. İkinci golünü salladığında da, takımını kümede bırakacağına emin oluyor hatta. Ama hakem buz gibi golü saymıyor, daha sonra yarattığı uydurma penaltıyla da Adana’ya yol veriyor. Saha karışıyor, Recep Adanır hakemi dövüyor. Maç sonrası Bentürk’e getirilen paraların dört oyuncu tarafından paylaşıldığı ortaya çıkıyor (Hanna, Puşkaş Ergun, Ekrem, Erkan). Hakem Özdemir Erentok da 35 bin lirayı indirmiş diyorlar cukkaya. Üç ay saha kapanma cezası da alınınca,  Ege ekibi üçüncü kümenin taşlı yollarına koyuluyor yeniden. Bentürk de valizini topluyor, kentten ayrılmanın vakti geldi diyerek.
                
Bu dört yıllık dönem içinde Bentürk’ü çok üzen bir şey de, dönemin muhteşem takımı Göztepe’nin antrenörü, generali Adnan Süvari kendisini çok istemesine karşın idarecilerin bu transfere izin vermemiş olması. Bu da başka bir kırılma noktası futbolculuk yaşantısında. 
             
1971-2 mevsiminde ikinci ligin güçlü armadası Bandırmaspor istiyor golcümüzü. Ama Nazillili futbolseverler büyük olaylar çıkarıyorlar santrforlarının gidişine. Silahlar patlıyor, arabalar parçalanıyor. Ama Bandırma deneyimi çok neşeli geçmiyor Bentürk için. Kısa aralıklarla, doğumda kızını kaybediyor, ardından da annesini. Bir çöküntü yaşıyor.
 
1973 yılında küçük oğlunun kırılan ayağı, minicik bebeğin ayağına Almanya’dan getirilen platin, bir başka büyük Davutpaşalı Nail Kır’ın gerçekleştirdiği ameliyat, ameliyat sonrası acılar Bandırma deneyimini sonlandırıyor, İstanbul’a dönüyor deneyimli futbolcu.
 
1973 senesi Bentürk bu kez rotayı İzmirspor’a çevriyor. Ama futbola soğuduğunu görüyor, ayağı gitmiyor meşin yuvarlağa. Bir iki ay kaldıktan sonra gerisin geriye dönüş yapıyor çok sevdiği şehrine.
 
Babür Bentürk futbolcu biçemini şöyle anlatıyor. ‘’Çok güçlü bir oyuncuydum, ayırıcı özelliğim buydu. Sağ ayağım çok iyiydi, sol da fena değildi. Atletik yapılı olduğum için röveşatayla da gol atardım zaman zaman. Enerjiktim, kendime iyi bakardım. Sertlikten yılan biri asla değildim. Boyum 1.78’di, kafa hakimiyetim de çok iyiydi. Hem sıçrama gücüm, hem de zamanlamam eksiksizdi.’’
 
1974 senesi çok önemli bir tarih yaşantısında. Tekel deneyimi başlıyor ve 1990 yılına kadar da sürüyor. Emeklilik Tekel’den. Bu kurumun spor müdürü oluyor, futbol oynuyor, muhasebe ve işçi eğitimi bölümlerini de yönetiyor. Çeşitli spor etkinliklerine yön veriyor. Aynı zamanda bu süre içinde hem boks, hem de güreş federasyonlarında ikinci başkanlık yapıyor. 
 
Bursa’da düzenlenen 1977 yılı Greko- romen ve Serbest Avrupa Şampiyonası onun için özel bir anlam taşıyor. Takım halinde alınan ikincilikler Bentürk’ü çok sevindiriyor, çünkü onun gözetiminde, ikinci başkanlığında katıldığımız bir şampiyona bu.  
 
Tatlı bir anı da yetmişlerin ikinci yarısından. Didi’nin çalıştırdığı ve şampiyon yaptığı Fenerbahçe ile hazırlık maçı yapıyor Tekel. Bentürk’ün iki golüyle 2-1 kazanıyor. Cemil’li, Alpaslan’lı, Emin’li Fener bozum oluyor.
 
1990 sonrası Bentürk’ün etkinlikleri sayısız. 1974 yılında taşınmış olduğu Küçükylı’da nerdeyse her köşede görüyoruz ustanın elini. Belediye başkanlığı yardımcılığı, yelken kulübü, şampiyon sporcular derneği, çeşitli kooperatif faaliyetleri, daha nicesi. Şu anda çocuklarıyla birlikte Akmerkez adını verdiği şirkette elektronik üzerine çalışıyor.
 
Bentürk’ün dünya evine girişi 1968 yılında, Safiye hanım ile. İki oğul, Fikret (1970) ve Hakan Cüneyt (1973) bu mutlu birlikteliğin ürünleri.
 
Bentürk Davutpaşa günlerinden en çok eniştesi Korman Aydın, sonra Davut Kılıç, Hayri İnce, Almanyalı Refik ve Necati Balaban’a yakın olduğunu belirtiyor.
 
Spor yapmak büyük tutku kendisinde. Atletizm özellikle. Askerlik günlerinde Yücel Seçkiner’in çalıştırıcılığında dekatlon ve pentatlon dallarında dünya üçüncülüğü kazanmış. Müthiş de yüzüyor. Kuleli günlerinde okul önünden atlar, Bebek’ten çıkarmış.
 
Sinemayı ve tiyatroyu çok seviyor. Altmışlı yılların sonunda İsmet Aydın ile birlikte Aydın Film’i kurmuş ama nedense şirket üretime bir türlü geçememiş. Muammer Karaca’yı da sayısız oyununda izlemiş sahnede.
 
Bentürk Türk Sanat Müziği’ne düşkün, Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne gidermiş gençlik ve olgunluk yıllarında. Ama araba kullanmaması biraz garip. Annesinin tembihlerinde arıyor bunun nedenini. Ama buna karşın Harley Davidson motorlarını bol bol kullanmış eski günlerde.
                            
Metin Oktay ve Lefter Küçükandonyadis’i beğense de onun için Yusuf Tuna’nın yeri benzersiz. Onun gibi asla biri daha gelmeyecek, diyor saygıyla. Ama sevdiği başka topçular da var. Recep Adanır, Ali İhsan Karayiğit, Gündüz Kılıç, Necdet Erdem, Cihat Arman gibi.
 
Yazlığı Armutlu’da ama farklı yerlerde de geçiriyor yazlarını. Sosyal demokrat, CHP’ye oy veriyor. Kendini şöyle tanımlıyor. ‘’Cemiyetçi biriyim, çok da saygılı. Bana bir adım atana, on adım atarım. İçim sevgiyle dolu.’’