AYDIN ÇETİNKAYA


Takımımızın generali Davut Kılıç’a sorarsanız, Aydın Çetinkaya sevdiği için canını veren sıcak bir insanoğludur, futbolculuğunda da topla oynamayı çok seven bir forvet. Ailemizin demirbaşlarından Sıtkı Özcan, Yıllardır tanırım onu, kardeşim gibi severim, der Çetinkaya için. Çocukluk arkadaşı Turgay Özcan kankasının hırslı oluşunu vurgular. Kağıt bile oynasa iddaalıdır Aydın, kaybetmeye tahammül edemez, yarışmacı bir kişiliktir, der. Ve ekler, Yemeyi içmeyi çok sever, asla affetmez! Başkan İskender Keleş ise Çetinkaya’nın yetmiş sonları ve seksen başlarındaki Çukurbostan yazlık turnuva maçlarında değişmez takım arkadaşını olduğunu hatırlatır. Ve o günlerde sık sık tekrarlanan cümlelerden birini söyler. Ver Aydın’a, gol yapsın. Çok parlak bir oyuncuydu diye över onu.
 
Davutpaşa ailesinin tartışmasız ağır abilerinden olan Aydın Çetinkaya burçların en maceracısı, en dışadönüğü olan yaylarımızdan biri. 2 Aralık 1960 tarihinde İstanbul’da, Şehremeni’de doğdu.
 
İkisi de artık aramızda olmayan, Taşköprülü Şaban Baba sağlık emekçisiydi, Fatma Anne ise ev hanımı. Üç kardeştiler, Aydın Çetinkaya en küçükleriydi.
 
Çetinkaya’nın öğrenim hayatı uzun sürmedi. O futbola gönül vermişti bu nedenle kısa kesti okulu, Aydın havası olsun istedi. Alipaşa İlkokulu ve Vedide Baha Pars Ortaokulu’nda okudu, yetmişlerin ortasında sokaklar ve Çukurbostan başta olmak üzere toprak sahalar ile öpüştü koklaştı.  
 
Davutpaşa’da denendi beğenildi. Yetmişli yıllardı. Rıdvan Şumlulu’nun tezgahından geçen gençlerin ortalıkta kıral olduğu günler. Çetinkaya da ilkin minik, sonra genç ve A takımda başarıyla sergiledi futbolunu. Yürüyerek adam geçti, çok alkışlandı. Bacaklarının dışa dönük oluşu nedeniyle semtte ‘daire’ lakabıyla tanındı, sevildi.
 
Çetinkaya yirmi yaşını doldurduğunda Davutpaşa futbol kulübüne elveda diyerek askerliğin yolunu tuttu. Acemilik Amasya’da geçti, usta birliği Adana’daydı. Şanssızlığı top oynama olanağını yakalayamamasıydı bu günlerde.
 
1981 sonunda sivil hayata geçtiğinde Çorluspor’a geldi. Üçüncü lige terfi maçları oynayan takımını başarıya götüren ayakların en parlağı oldu. Sonra sırasıyla ikinci kümede mücadele veren Bandırmaspor ve üçüncü ligin güçlü takımı Silivrispor için ter döktü. 1987 senesinde amatörlüğü tercih edip birinci amatörde yer alan Bozkurt’ta forma giydi. Mevsim sonunda futbol hayatını bitirecekti.
 
Çetinkaya’nın futbol yaşantısının bitişiyle iş hayatının başlangıcı örtüşüyor. 1987 senesi Genç Aydın’ın aynı zamanda Merkez Bankası’na girdiği sene. 2009 yılındaki emekliliğine kadar çalıştığı kurum burası. Ama hemen ekleyeyim 1996’a kadar geçen on sene içinde bankalar arası yapılan tüm turnuva maçlarında da gösteriyor hünerlerini.
 
Çetinkaya topçuluğunu şöyle tanımlıyor. ‘’İki ayağım da eşit kuvvetteydi. Hücum oyuncusuydum. Hem sağ açık, hem de sol açık olarak görevlendirilirdim. Kafa toplarında belki çok parlak değildim ama meşin yuvarlağa çok sert vururdum. Çalım atma, top sürme, adam eksiltme yeteneklerim bayağı gelişmişti. Kasti davranışlardan özenle kaçındığım için sporculuk hayatımda çok nadir sarı ya da kırmızı kart gördüm.’’     
 
Çetinkaya’nın dünya evine girişi 1985 senesinde. Ayten hanım ev hanımı. Evliliği renklendiren ürünlerden ilki 1986 senesinde dünyaya gözlerini açan kızı Aydan. Uzman kimyager olarak çalışıyor yıllardır. 1995 doğumlu oğul Aycan ise üniversitede okuyacak önümüzdeki yıllarda.
 
Çetinkaya kendini ‘saygılı, kalp kırmayan, sevecen, büyükleri sayan, küçükleri kollayan, vefakar, kadirbilir biri’ olarak tanımlıyor. Yıllardır bir arada  eski arkadaşlarıyle, uyumlu biri.
 
Davutpaşa ailesinde en yakın arkadaşlarının Hüseyin ve Özcan Güngör biraderler, İskender Keleş, Muhittin Boşat ve Ali Hamurcu olduğunu söylüyor.
 
Çetinkaya’nın sinema ve tiyatroya yakınlığı yok gibi, müzik konusunda da pek seçici değil.
 
Çetinkaya 25 Aralık sürecinde yolsuzlukların üstüne gidilmediğini, dosyaların açılmadan kapatıldığını söylüyor. Ortadoğu’dan eksik olmayan savaşlardan da çok şikayetçi. O barıştan ve kardeşlikten yana çünkü.
 
Çetinkaya doğa tutkunu, bu nedenle hem nükleer santrallara, hem de hes’lere karşı. Yeşili seviyor, doğanın kirletilmesine müthiş tepki duyuyor. Doğa sevgisini her sene en az üç dört ay kaldığı Taşköprü’deki günlerinde tatmin ediyor.
 
Çetinkaya aile içi ilişkilerinin çok sıcak olduğunun altını çiziyor. Bir Fenerbahçe taraftarı. Beğendiği futbolcular arasında Alpaslan Eratlı, Cemil Turan ve Ender Konca’yı sayıyor. Davutpaşa tarihinde ise Bediz Baysal, Necati Balaban ve Enver Tuna onun için özel topçular.
 
Çetinkaya hayvanları çok seviyor. Köpek besliyor, tavşanlara karşı da yüreğinde çok sıcak duygular kıpraşıyor. Yemek ayırt etmiyor. Bulduğunu afiyetle mideye indiriyor. Ama aşçılığını özellikle vurguluyor. Olanca alçak gönüllüğüne karşı bu konuda bayağı iddaalı. Türlü, pilav ve kavurma yaptığında yiyenlerin parmaklarını kaybetme olasılığına değiniyor ve arkadaşlarını uyarıyor.
 
Çetinkaya araba kullanmıyor, futboldan başka spor yapmadığını söylüyor. En büyük tutkusunun köyünde geçirdiği dingin ve huzur dolu anlar olduğunu belirtiyor.