ATAMAN ŞENYER


Esekapı kedileri Ataman Şenyer’i, Davut Kılıç’ın ‘tüm zamanların en iyi genç takımı’ biçiminde nitelendirdiği 1975-76 mevsiminin genç kadrosundaki değişmez ön libero olarak hatırlıyorlar daha çok.
 
Sadık Ataman Şenyer 5 Aralık 1958 Fatih doğumlu, çocukluğu ve gençliği Fındıkzade, yetişkinlik sonrası ise Bakırköy, Bahçelievler’de geçmiş. Baba Necati sanayici, anne Türkan ev hanımı. Dört kardeşmişler, üçü erkek, biri kız.
 
Şenyer Cibali İlkokulu, Topkapı Ortaokulu, Pertevniyal Lisesi’nde görmüş ilk ve orta öğrenimini. Mezuniyet yılı 1976. Sınıflarının hep en çalışkanıymış, parmakla gösterirmiş onu öğretmenleri.
 
Okul takımlarında sergilemiş ilkin futbolculuk yeteneklerini, Pertevniyal Lisesi’ndeki güçlü ekibin çalıştırıcısı Kaleci Demir ilk antrenörü.
 
Ataman Şenyer’in futbolculuğu Davutpaşa ile sınırlı. 1972’de gelmiş Çukurbostan’a. Jünyör takıma seçilmeyi başarmış. Dinçer Hoca yönetiminde futbolculuğunu geliştirmiş. İki sene jünyörler, üç yıl genç takımda ter dökmüş. Seksenlerin başına kadar da A takımı kadrosunda emek sunmuş.
 
Davut Kılıç öğrencisinin futbolculuğunu şöyle anlatıyor. ‘’Ataman savunmaya yönelik bir orta sahaydı. Ben kendisini savunmanın önünde ön libero olarak oynatırdım. O zamanlar bu terim henüz icat edilmemişti ama Ataman’ın görevi bugünkü ön liberoların göreviydi. Savunmadan aldığı topları forvete dağıtır, kesici olarak da savunmaya yardım ederdi. Boyu 1.68 olmasına karşın kafa toplarında mükemmeldi, hem zamanlaması iyiydi, hem de zıplama yeteneği gelişmişti. Düzgün bir sağ ayağa sahipti. Sertliği orta dozdaydı. Gol şansı yoktu, düz bir topçuydu. Görev adamıydı, verilen taktiği harfiyen yerine getirmek için çabalar dururdu. Fizik kondisyonu harikaydı, kendine iyi bakardı. Kişilik olarak da çok dürüst ve terbiyeli biriydi. Uyumlu ve geçimliydi.’’
 
1982-84 arası Ataman Şenyer’in askerlik yılları. Acemi birliği de, usta birliği de İstanbul’da. 23. Tümen Çekmeköy. Birinci amatör kümede yer alan Selimiye Karagücü takımında top koşturarak yapmış vatani hizmetini.
 
Ataman Şenyer’in ticaret hayatı 1984 sonrası başlıyor. Mutfak eşyaları sektöründe çalışmış, plastik melamin üzerine. 1984-2015, tam otuz bir yıldır istikrarla sürdürüyor işini. Şirket bir aile şirketi, babalar, amcalar hep birlikteler. Tahtakale’de. Tapucular Plastik.
 
Şenyer 1985 senesinde dünya evine girmiş Alev Hanım ile. 1987’li Burçak ile 1992’li Başak bu birlikteliğin ürünleri.
 
Ataman Şenyer boş zamanlarında maçlara gidiyor, televizyonda haber ve spor izlencelerine bakınıyor, her türlü müziği dinliyor. Ama Karadeniz yöresi müziği daha bir hoş geliyor kulağına çünkü kökeni Trabzon, Sürmene, Kastel köyü. Seksenli yılların efsane ismi, çok kişiyi Yeşilçam filmlerinden daha çok ağlatmış Banker Kastelli’nin memleketi.
 
Şenyer’in arabası Citroen C4 ama daha çok Alev Hanım kullanıyormuş. Selimpaşa’daki yazlıkta yüzmeyi çok seviyor, Hürriyet gazetesi okuyor, hayvanlara uzaktan bakmayı yeğliyor. Kendisini ılımlı ve cömert biri diye tanımlıyor, tek kötü huyunun on senedir içtiği cigara olduğunu belirtiyor.
 
Şenyer Davutpaşa camiasına hala sıcak duygularla bağlı. En çok Özcan Kır, Ali Mete, Demir Önen, Ömer Ali İpekoğlu, Sermet Karaduman ve Haluk ile iyi arkadaş olduğunu söylüyor.
 
Unutamadığı anısı ise 2-0 yengimizle biten İstanbulspor maçıyla ilgili. İlk yarı 0-0 bittikten sonra,  hakemin oyunculara, Yaw hangi taraf daha iddaalı, hanginiz şampiyonluğa gidiyorsunuz, diye sorup öğrendikten sonra, yönetimini değiştirmiş, bizimkilere daha hoşgörülü davranmış. Bunları gülümseyerek hatırlıyor.  
                     
Bir de tatsız bir anısı var Fenerbahçe Stadı’nda yapılan bir maçla ilgili.  Malzemecimiz İsmail ile Davut Kılıç arasında yaşanıyor bu. Davut Kılıç uğur getirsin diye hep çubuklu formalarla oynatıyor ekibi. O gün İsmail’in getirdiği beyaz formalar General’i çileden çıkarıyor. Neticede 0-1 yenildiğimize göre teknik adamımızın haklılığı ortada.   
 
Şenyer oldukça bilinçli bir yurttaş. Doğu Kardeniz sahiline yapılan 400 kilometrelik kazıklı yol için hiç de iç açıcı şeyler söylemiyor, bunun bir doğa katliamı olduğunun altını çiziyor. HES’ler konusu da tüylerini ürpertiyormuş. Ağaçların kesilmesini, dere yataklarının değiştirilmesini, doğaya verilen zararı Karadeniz’de yaşanan doğal afetlerle ilişkilendiriyor bilgelikle.