AŞIK BABA




AŞIK BABA (1927-1989)
 
Davutpaşa 1926’nın altın yıllarını yaşadığı altmışlı yıllarda ve yetmişlerin ilk yarısında öne çıkan, ailemizde olmazsa olmaz kabul edilen kişilerden biri malzemeci Aşık Baba’ydı kuşkusuz.Esekapı’nın koca kafalı, kirli tüylü, kocamış mırnavları öyle hatırlıyor bugün.  Müfit Değer’in aramıza kattığı, sonra Nejat Ayberk yönetiminde de bir süre takımda kalan Aşık Baba’nın son yirmi senesinin ise parlak geçmediğini ekliyor bilge kediler. Derviş Ay’a Alipaşa Camisi’nin avlusunda öyle demişler.
 
Aşık Baba’nın gerçek adı Mustafa Dündar. Sivas Gürün doğumlu. Takımımızın demirbaşlarından Ali Filler’in ablası Şeyma Hanım’ın eşinin amcasıymış, aynı zamanda popçu Salim Dündar’ın da amcası.
 
Ali Filler şöyle hatırlıyor. ‘’Aşık Baba harika biriydi. Herkes onu çok severdi. Çok şakacıydı. Gülerdi güldürürdü. Neşe kaynağıydı; hem kulüpte, hem girdiği her ortamda. Bizim evden hiç çıkmadığı için ben de çok severdim onu. 
 
Aşık Baba nedense hiç evlenmemişti. Alipaşa’da kulübün karşısında bir odada yatar kalkardı. Küçücük bir odaydı orası. Nejat Ayberk geldikten bir süre sonra ayrılmıştı diye hatırlıyorum. O günlerin malzemecisi İsmail’di çünkü.
 
Aşık Baba sık sık bize gelirdi çünkü malzemeleri, Müfit Değer kulübe bir çamaşır makinası alana kadar anneciğim bahçemizde yıkardı; bizim ev Çukurbostan’ın hemen bitişiğindeydi. Korner atışları bizim pencerenin yanından yapılırdı. Müzeyyen Anne karşılıksız yapardı bu hizmeti. Malzemeler temiz kurusun diye de bahçeye asılırdı. Bahçe genişti, ağaçlarla doluydu. 
 
Aşık Baba’nın şakacı oluşuna bakmayın, malzemeler söz konusu olduğunda çok titiz biriydi. Ama Bediz Baysal abimizin yine de ona nasıl takıldığını bugün gibi hatırlıyorum. ‘’Müzeyyen Teyze formaları yıkamışsa yağmurda köpürmüyor, Aşık Baba yıkamışsa köpürüyor’’ derdi Bediz Abi. Aşık Baba’nın tembellik edip son durulamayı yapmadığını ima ederdi!
 
Aşık Baba tiril tiril giyinirdi, Müfit Değer bu konuda kendisine yol gösterirdi. Hatemoğlu’ndan giysi alırdı kendisine. Ayakkabıları hep boyalı olurdu.
 
Başkan her maç için üç takım malzeme hazırla diye tembihlerdi. Aşık Baba’nın elinden dikiş de gelirdi. Yemek konusunda da çok mahirdi. En çok zeytinyağlı dolma sever, çok da lezzetli yapardı.
 
Aşık Baba yalnız yaşadı hep. Çok ufak tefekti. Sakin biriydi. Çok üstüne gelirler, şakaların hedefi olurdu ama kızdığını görmedim hiç. En fazla ‘köfteoğlu köftesi’ dediğini duymuştum ölçüyü kaçıranlara karşı.
 
Aşık Baba babamla iyi arkadaştı. İkisi sık sık Veliefendi’ye giderlerdi. Aşık Baba at yarışı hastasıydı. İki kafadar formüllü spor toto oynarlardı paraları yettiğince. 2000-3000 kolon doldururlardı. Sık sık takıldıkları mekan da Fındıkzade’de Ümit Çayevi’ydi.
 
Aşık Baba’nın yakın arkadaşları Mustafa Filler, Kahveci Rafet Turan, Rıdvan Şumlulu ve spor toto bayii Nurettin Bey’di.  Topçulardan da Hayati Küçükçavdar ile çok içli dışlıydı. Hayati Abi ağa ruhluydu, garibanları korur kollardı çünkü.
 
Hatırladığım bir başka şey de bizim bahçedeki yatırdan korkmasıydı Aşık Baba’nın. Bahçemizdeki bir ceviz ağacının dibine bir şehidin gömüldüğü rivayet edilirdi. Rivayete göre 18 yaşındaki bir yiğitti bu. Fatih’in İstanbul’u fethi sırasında şehit düşmüştü. İnsanlar gelip buraya ibrikle su dökerlerdi. Bu şehidin ruhu zaman zaman kişilere farklı farklı görüntüler halinde kendini gösterirdi. Ben de görmüştüm birçok kez. AşıkBaba bu nedenle yatırın önünden geçmeye korkar, her Çukurbostan’dan ayrılışında, hele hele vakit geceyse babamın kendisine eşlik etmesini isterdi. Çok korkardı çünkü.’’
 
Şimdi Necati Küçükçavdar abimiz hatırladıklarını paylaşsın bizlerle. ‘’Sene altmışlı yılların ortaları;Davutpaşa genç takımında oynuyorum. Malzemecimiz Aşık Baba. İdmanları Yeni Mahalle’deki Sümerspor Sahası’nda yapıyoruz. Gitmesi de eziyet, gelmesi de. Aşık Baba çuval çuval malzemeleri yüklüyor sırtımıza. Kulüpten tren istasyonuna, oradan da sahaya. Dönüş başka bir işkence. O yorgun halimizle yükleniyoruz yeniden.
 
Aşık Baba titiz biriydi. Tertemiz yapardı formaları, şortları. Ben onu özellikle Necati Civez abimin kahvesinden hatırlıyorum.’’
 
Son söz dev kaleci Bediz Baysal’ın. ‘’Aşık Baba ilginç bir tipti. Hepimiz çok severdik onu. Üç beş kuruşla geçinirdi. Aldığı maaş çok azdı, bahşiş verirdi durumu iyi olanlar. Çok takılırdık ona.
 
Bolu Dağları’ndaki bir olayı hiç unutamıyorum. Müfit Değer’in şöförü Rıfat Kolat av tüfeği getirmişti yanında. İçine kağıt doldurdu ve bir ara işemek için dışarıya çıkan Aşık Baba’ya ateş etti! Bütün yolculuk boyu eğlenmiştik otobüste, Babayı vurdular, diye!!
 
İyi arkadaşları Bahriyeli Seyfi, Necati Civez, Hüsamettin Emekligil, Rıdvan Şumlulu, Şalom İsmail, Doğan & Kemal İren biraderler ve Bakkal Necati’ydi.
 
Son söz Müfit Değer’in oğlu Cumhur Değer’de. ‘’Aşık Baba’yı babam Vefa Stadı’nda gördü. O günlerde Vefa kulübünün malzemecisiydi. Ömer İpek ona tam kulüp karşısındaki odayı verdi. Aşık Baba ölene kadar orada ücretsiz kaldı. İyi bir malzemeciydi. Temiz kullanırdı malzemeleri.
 
Babam kulübü bırakınca Aşık Baba da bıraktı ve bizim Sultanhamam’daki dükkana geldi. Önce kesme işlerinde çalıştırdık onu, sonra ütü yeri kapanınca mağazaya aldık.
 
At yarışlarının hastasıydı. Kazandığında ayağı kesilir, kaybettiğinde sık gelirdi. Kumara o kadar çok meraklıydı ki, paltosunu bırakırdı zaman zaman rehin olarak. Bu tür durumlarda, Dayım öldü, amcam öldü, teyzem öldü, diyerek dilenir, para alırdı hepimizden.’’