ALİ HAMURCUOĞLU


Alipaşa kedilerinin belki de geçirmiş olduğu sayısız sakatlıklar nedeniyle  Davutpaşa tarihinin en şanssız topçularından biri olarak gördüğü Ali Hamurcuoğlu 6 Eylül 1960 tarihinde dünyaya geldi. Mahallesi Çukurbostan’dı.
 
Artık aramızda olmayan Mehmet baba subaymış, Meziyet anne de ev hanımı. Dört kardeşlermiş Ali’ler, üçü kız, biri erkek.
 
Hamurcuoğlu Gazi İlkokulu (Özel Çapa Hastanesi’nin yanında), Vedide Baha Pars Ortaokulu, Tekstil Meslek Lisesi, Haydarpaşa Yüksek Tekstil Mühendisliği okullarını bitirmiş öğrenim yıllarında.
 
Davutpaşa ailesine gelişi 1968 yılında. Rıdvan Şumlulu denetiminde başlamış çalışmaya, futbolun temel ilkelerini öğrenmeye. Jünyör, genç, A takımı derken tam 12 yıl, 1980’e kadar kavuniçi kahverengi forma altında ter dökmüş, duşa girmiş. Bu yıllar içinde Şumlulu, İlhan Draghor, Müsellim Kesse gibi çalıştırıcılarla ayaktopu deneyimine deneyim katmış.
 
Ali Hamurcuoğlu futbolcu biçemini şöyle anlatıyor. ‘’Oyun kurucuydum, Oğuz Çetin’e benzeyen bir oyuncuydum. Tekniğim ve zekamla yön verirdim meşin yuvarlağa. Sağ ayağım da, sol ayağım da eşit derecede iyiydi. Kafa toplarını pek sevmezdim.  Ama boyum 1.80’di, gerektiğinde kafa hakimiyeti kurmasını da bilirdim. Topa çok sert ve isabetli vurduğum için oynadığım takımlarda serbest atışlar da benimdi, köşe atışları ve penaltı vuruşları da. Kart görmek nedir, hiç bilmedim. Hakemler severdi beni, teknik ve yetenekli bir topçu olduğum için kollarlardı da.’’
 
1980 yılında Trakya’nın güçlü takımı Lüleburgaz istedi Hamurcuoğlu’nu. İki yıl burada kaldı. İlk dörtte bitirdiler ikisinde de. İlk yıl Nedim Günar, ikinci yıl Sabahattin Kuruoğlu çalıştırmıştı takımı.
 
1982 yılında hayatının en sevinçli anına tanık oldu. Galatasaray istedi ve aldı Hamurcuoğlu’nu. Başka takımlar da vardı peşinde aslında, Bursaspor filan. Ama sarı kırmızılılar ısrarcı oldular ve renklerine kattılar Ali’yi. 1982-85 arası bu formayı ıslattı. Ama yakasını şanssızlıklar bir türlü bırakmadı.
 
Oysa iyi başlamış ve formayı da kapmıştı. İlk sene Özkan Sümer’di antrenör. Ali Çoban sakatlanınca savunmanın sağı ona kalmıştı. Ama Finlandiya’nın Lahti Kuyussi deplasmanında arka çapraz bağları kopunca büyük üzüntü yaşadı.
        
Sakatlığı nedeniyle forma giyemeyeceğini anlayınca askerliğin yolunu tuttu. Acemi birliği İzmir, Narlıdere’ydi. Usta birlikleri ise Tekirdağ ve Selimiye. Bu süre içinde daha çok hastanelerde geçti zamanı. İzmir Hatay Hastanesinde özellikle. 1984 yazında terhis oldu.
 
1984/85 mevsiminde çalıştırıcı İviç’ti. Hazırlık maçlarında mükemmel oynamış, hocanın gözüne girmişti. Ama ne yazık ki bir hazırlık maçında sakatlığı nüksetti yeniden. Bu nedenle form tutamadı, ağır idmanlar yapmaktan kaçındı. Böylece ikinci kümenin güçlü takımı Edirnespor’un yolunu tuttu. Pek idman yapmadan, maçtan maça forma giydi orada.
 
1985 yazında Bakırköy ile anlaştı. İkinci kümede oynuyorlardı, Aydın Güleş çalıştırıyordu. İki yıl yeşil siyahlı formayı giydi, ikinci yıl hocası Candan Tarhan’dı. Orta sahada görev aldı. İlk dörde girmeyi başaran güçlü bir takımdı Bakırköy.
 
1987 senesinde Yücespor ile anlaştı. Üçüncü kümenin kuvvetli bir ekibiydi. Orta sahada mücadele etti, takım kaptanlığı yaptı. İlk yıl Atilla Uşar, ikinci yıl Gediz Göl’dü çalıştırıcıları.
 
Sonra takımı yenilemek isteyen, hamle yapmaya çalışan Vefa istedi onu. Ali Kemal Denizci hocası kendisini almak için çok istekliydi. Orta sahada oynadı yeşil beyazlılarda da, bir yıl kiralık kaldı.
 
Sırada Sefaköy vardı. Birinci amatör küme takımlarındandı. İstanbul şampiyonluğunu kazandılar mevsim sonunda, Türkiye birinciliğinde de başarılı maçlar çıkardılar.
 
1992 senesinin yaz aylarında Ali Hamurcuoğlu bıraktı futbolu. Ticaret hayatına atıldı.
 
1983 senesi önemli bir tarih onun için. Dünya evine giriyor Işık hanım ile. 18 yıl evli kaldılar, 2001 yılına kadar. İki çok akıllı ve yetenekli kız çocuğu bu birlikteliğin verimli ürünleri. Ceren 1987 doğumlu, sosyoloji mezunu. Bir yaş küçük Nazlı ise resim ve heykel mezunu, yüksek lisans çalışmalarını yurt dışında da sürdürmüş.    
 
Hamurcuoğlu ticaretin gıda dalında çalışmış ilkin. Hamurcu Gıda’yı kurmuş, toptan gıda maddeleri ticaretine girişmiş. Mekan tuttuğu semt Şirinevler’miş. Sonra iplik pazarlama işine çark etmiş. Yücespor günlerinde yapmış bunu, Bakırköy’de. 
 
Hamurcuoğlu 17 Ağustos 1999 depreminde büyük zarar görmüş ne yazık ki. Batı Karadeniz bölgesine bıraktığı gıda maddeleri telef olunca 96 milyarlık bir yıkıma uğramış.  Ama inatçı Ali yılmamış, bu kez de nakliyat işine girişmiş. Uluslarası nakliyat firması Nehir Lojistik’i hayata geçirmiş. Bununla uğraşıyor bugün, hayatını böyle kazanıyor.
                           
Hamurcuoğlu’nun ilgi alanları saymakla tükenecek gibi değil. Bütün sporları yapıyor başarıyla. Yüzme, masa tenisi, bilardo filan. Türk Sanat müziği tutkunu, fasıl hastası. Halk müziğimize de sevgi duyuyor doğallıkla.
 
Hamurcuoğlu yolculuklara çıkıyor sık sık, yeni yerler görmeye meraklı. Yurt içinde de, yurt dışında da. İş yolculukları da buna ön ayak oluyor aslında. Uzak Doğu’yu böyle tanımış, Çin ile ticaret ilişkileri var.  
 
Yurt dışında yeğlediği tatil beldesi Güney Marmara. Yani Altınoluk, Ören gibi yerler. Kafa dinlemek önemli onun gibi yorulan biri için.
 
Kendisini şöyle tanımlıyor. ‘’Çabuk inanan, güvenen biriyim. Merhametliyim de. Ama sinirli bir yapım var, kolayca parlarım. Neyse ki saman alevi gibidir öfkem. Sevgiye inanırım. Arkadaşlıklar, dostluklar önemlidir benim için. Kendimi iyi bir insan olarak tanımlıyorum aslında. Muzip biriyim aynı zamanda. Ve hazırcevabım. ‘’
 
Hamurcuoğlu televizyonda dizi izlemiyor, maçları takip ediyor çokça. Sosyal ilişkileri çok güçlü, çevresi geniş.
 
Doğduğu yer Urfa aslında baba memleketi ama yıllardır görmemiş Peygamberler Kenti’ni. Baba yedi yaşında gelmiş yedi tepeli kente. Ana tarafı ise Rize’den.
 
Hamurcuoğlu koyu bir cimbomlu. En beğendiği topçular arasında Kadri Aytaç, Metin Oktay, Tugay Kerimoğlu, Oğuz Çetin, Selçuk İnan’ı sayıyor.
 
Senelerinin geçtiği Davutpaşa’yı ise çok ilginç bir takım olarak değerlendiriyor. Yalnız bir kulüp diyor Esekapı’nın yoksul takımı için. Geliri olmayan bir kulüp, diyor. Sevenleri vardı, desteklendi, böylece çok zorlansa da ayakta durmayı başardı, diyor. Futbolcu fabrikasıydı Çukurbostan zamanında, diyor.