ALAADDİN ZAİMOĞLU



Bediz Baysal Davutpaşa kalecileri arasında özel bir yere koyar Aladdin Zaimoğlu’nu. Dev kaleci Baysal, Alaaddin abisi için, Varol Ürkmez okulundan gelen bir file bekçisi, tanımlaması yapar. Kalesine çok hakimdi, refleksleri müthişti, ama hepsinin ötesinde gördüğüm en korkusuz, en gözüpek kaleciydi, der. Baysal bugün bile Alaaddin abisini, hep 51 Şevrolesi’nin bagajında hazır ve nazır tuttuğu sübaplı meşin yuvarlığıyla hatırlıyor sevgiyle.     
 
Mustafa Alaaddin Zaimoğlu 13 Temmuz 1931 doğumlu. Ulvi Yetergil amcayla birlikte yaşayan en eski Davutpaşalı olma özelliğini taşıyor. Doğma büyüme İstanbullu, Kocamustafapaşalı.
 
Baba Habip ve anne Fikriye’den olma Alaaddin Zaimoğlu altı kardeş. Üçü hayatta olan dört kız, iki erkek kardeş. Alaaddin Zaimoğlu dünyaya beşinci sırada gelmiş.
 
Zaimoğlu şu anda yaşadığı Acar apartmanının burnunun dibindeki Mehmet Akif İlkokulu’nda yapmış ilköğrenimini. Eskinin 29. İlkokulu’nda. Sonra Davutpaşa Ortaokuluna yazılmış,  ama tamamlamış.
 
Okulla ilgili harika bir anısı var Zaimoğlu’nun. Bir gün Küçük Alaaddin’i  Davutpaşa camisinin minaresine çıkmış, arkadaşlarıyla yaramazlık yaparken görmüş türkçe öğretmeni. Ertesi gün tahtaya kaldırmış. Niyeti öğrencisini azarlamak elbette. Bu nedenle, İzmir Yolunda şiirini oku bakalım, demiş. Sınıfa ezberlesinler diye vermiş olduğu, hamasi bir şiirmiş bu İzmir Yolunda. Küçük Alaaddin şiiri hiç teklemeden bir solukta bitirince de şaşkınlıktan donmuş kalmış öğretmen. Ama işin ilginç yanı kırklı yılların ortalarından bu yana en az 67-68 yıl geçse bile, bugün Zaimoğlu’nun bu dizeleri unutmamış olması.
 
Zaimoğlu ortaokulda başlamış kaleciliğe. Arap Kuyusu (şimdi burayı evler doldurmuş) sahasında sergilemiş ilkin  meziyetlerini. Evleri Çınar Karakolu yanlarındaymış. Davutpaşa’ya gelişi kırkların sonları.  Amatörce kaleyi korumaya başlamış.  
 
Askerlik dönemi 1951-53 arası, tam üç yıl. Erzurum’da çok güç koşullarda yapmış. Karagücü’ne seçilmesine karşın kışın karı, donu, yağmuru engellemiş maçları. Zaimoğlu kalesinde hünerini gösterememiş.
 
Zaimoğlu’nu 1954 yılından itibaren yine Davutpaşa’da görüyoruz. Kalesinde başarılı maçlar çıkartıyor, mahalli kümenin en iyileri arasında yer almayı başarıyor. Ellilerin sonunda o günlerin bileği zor bükülen armadası Taksim’e transfer oluyor.
 
Taksim’de yıldızlaşıyor Zaimoğlu; yıldız kıralı oluyor, kaleciler arasında seçkin bir yer ediniyor. 1965 yılına kadar sarı kırmızılı renklere hizmet ediyor. Bir yıllık Hasköy macerasının ardından, 1966 yılında ise, tarihinde ilk kez ikinci kümeye tırmanan Davutpaşa’ya dönüyor yeniden.
 
Zaimoğlu 1966/7 mevsiminde Sefa Erfa ve Zeki Tüzalgan ile kalemizi başarıyla koruyor. 1967/8 mevsiminde ise ilk kez kurulan üçüncü kümede Davutpaşa kalesinde yığınla maçı çeviriyor, penaltı kurtarıyor. Yıllar onun çevikliğinden ve cesaretinden bir şey eksiltmemiş. Ve 1968 yılı yazında bırakıyor futbolu.
 
Zaimoğlu için 1959 yılı çok önemli. Oya hanım ile dünya evine girişi bu seneye rastlıyor çünkü. Evlilikten iki kızı oluyor. Dünya çevre günüyle özdeşleşen Nilgün (5 Haziran 1962)  ve Nilüfer (12 Ekim 1969).
 
Zaimoğlu iki eksenli yaşam sürmüş ellili yılların ortasından, altmışların sonuna kadar. Kaleciliğinin karşısında şoförlük de hayat mücadelesinin tam orta yerinde.
 
Askerlik sonrası 1954 yılında başlamış direksiyon sallamaya. Seksenlerin başına kadar sürmüş bu uğraş. Abisinin 1951 Şevrolesiyle kazanmış ekmeğini.
 
1982 senesi pek uğurlu gelmemiş Zaimoğlu’na. Kalecilik zamanında başına aldığı darbeler yıllar geçtikçe etkisini göstermiş, seksenli yılların başlarında Zaimoğlu şoförlük yetilerini kaybetmiş ne yazık ki.
 
Herşeyin başını Zaimoğlu’nun Taksim kalesini koruduğu 14 Mart 1960 tarihli Beylerbeyi maçına kadar geriye çekebiliriz galiba. Bu, ramazan günü oynanan maçta Zaimoğlu’nun yüzüne gelen tekmeyle, burnu kırılmış, Etfal hastanesine kaldırılmış. Sonrasında yetmişlerde sara hastalığı teşhis edilmiş, zaman zaman geçirdiği nöbetler zorlamış yaman file bekçisini.
 
Ama özellikle iki binli yıllardaki art arda gelen rahatsızlıklar Zaimoğlu’nun belini bükmüş, 2012 yazındaki beyin kanaması ise bir dönemin hiperaktif, yerinde duramayan kalecisini evine hapsetmiş.
 
Büyük kızı Nilgün Dikler babasını, Yengeç burcu, çok duygusal, evine çok bağlı, herşeyi paylaşan biri diye tanımlıyor. Pamuk gibidir, diyor Maddi sıkıntılar içinde çok yıpranmış olsa da ailesine karşı her zaman çok özveriliydi, diyor. Tok gözlülüğünü övüyor babasının.
 
Eşi Oya hanım ise, Mazbut biridir Alaaddin, diyor. Evine bağlı, sadık ve iyi bir eştir, diye devam ediyor. Futbolculuğunda kamp günleri görüşemezdik, onun dışında kalan zamanı hep bir arada geçirirdik, diyor.
 
Oya hanımla Zaimoğlu Erzurum’da tanışıyorlar. Ellilerin ilk yarısında, kalecimizin askerlik günlerinde. Oya hanımın eniştesi zincirin ortak halkası.
 
Zaimoğlu’nun sevdiklerine gelince: balık çok seviyor özellikle. Yemeyi de, tutmayı da. Ailece balığa çıkmak bir gelenekmiş onlarda. Köfte, patates, bira, kaşar peynir Zaimoğlu’nun damağını tatlandıranlar.  
 
Türk Sanat müziği tutkunu Zaimoğlu. Kulağı da iyi, sesi de. Öyle diyor aile. Dinliyor da, söylüyor da Baba Alaaddin.
 
Zaimoğlu’nun sevdikleri arasında yürüyüş yapmak ve maç izlemek de var. Kocamustafapaşa’dan Mecdiyeköy’e kadar yürürmüş eskilerde.
 
Zararlı alışkanlıkları olmamış, cigarayı ağzına koymamış, seyrek olarak rakı ve bira yudumlamış sadece. Olacak o kadar, diyelim.
 
Şöförlüğün kökeninde halk otobüsleri var kırklı yıllarda. Okul sonrası hayatını kazanmak için biletçilik yapmış bunlarda. Kocamustafapaşa – Eminönü hattında.      
 
Zaimoğlu belleğini yokladığında Davutpaşa takımından en çok iki polis topçuyu anımsıyor. Adil Özyedierler ve Süreyya bunlar. Ama daha çok anımsadığı kollarında, bacaklarında, bedeninin her bölgesinde oluşan yaralar. Sahaların zemini neden oluyormuş buna elbette. Penisilin tozu sürermiş maçlardan sonra.
 
1945 yılı önemli onun için. Cihar Arman’ın Fener stadında verdiği kursa gitmiş çünkü. Bilgisini, görgüsünü arttırmış.
 
Unutamadığı futbol anısı ise Taksim ile ilgili. Şampiyonluğa oynayan Adalet kulübünün başkanı Adalet hanım, Taksim topçularına teşvik için rakipleri Eyüp maçında para getirmiş. Türbünde bir idareciye teslim etmiş bunları. Ama son dakikada Eyüplü Şefik topu Taksim filelerine bırakınca, Adalet hanım para dolu çantayı Taksimli yöneticinin elinden hışımla kapmış, öfkeyle terk etmiş stadı.
 
Zaimoğlu’nun Lefter Küçükandonyadis ile de tatlı anıları var. Büyükada’da yapılan turnuva maçlarından bunlar. Ayrıca Büyükada özel bir mekan Zaimoğlu çifti için. Ellilerin ortalarında, adanın güzelim havasında, ağaçlar altında, gözlerden uzak, el ele dolaşırlarmış iki aşık.