AHMET COŞKUNDERE




AHMET COŞKUNDERE (1909-2002)
 
Ahmet CoşkundereAlipaşa’nın yaşlı ve koca kafalı kedilerinde bir gülümsemeyle anılır. Çünkü Coşkundere safkan bir Davutpaşa 1926 efsanesidir. Kulübün federe olmadan önceki kadrolarında da yer almış, yöneticilik yapmış bir yiğittir ve şu anki lokalin duvarlarını 1928 senesinden kalma sepya fotoğrafları süsler.
 
Ahmet Coşkundere 1909 doğumlu bir Fındıkzade evladı. Baba Ragıp ciğerci, anne Hüsniye ev hanımı. Altı kardeşmişler. Ahmet Coşkundere beşincisi. Abi Orhan da top tepmiş gençliğinde.
 
Aile kökeni Makedonya sınırları içindeki Manastır’a dayanıyor. 1923 yılında mukabele anlaşması çerçevesinde gelip yerleşmişler Türkiye’ye. CoşkundereDavutpaşa Lisesi mezunu. Yirmili yılların ikinci yarısında olmalı bu mezuniyet.
 
Kolayca çıkarsayabileceğimiz şu : Coşkundere henüz Beden Terbiyesi’nce tescillenmediğimiz ve liglere katılamadığımız yıllarda başlamış terletmeye kavuniçi kahverengi formayı. Herhalde lise yıllarında olmalı. On seneyi aşkın bir emeği var. Otuzlu yılların ikinci yarısında, askere gidince bırakmış futbolu. Yani federe olduğumuz 1936-37 mevsiminde aramızdaymış Çengel Emin’li kadroda.
 
Ahmet Coşkundere’nin boyu kısaymış, 1.60 filan. Ama hem zamanlama, hem de sıçrama yeteneği fazla olduğu için sağ haf ve orta haf mevkilerinde görev almış. Hep savunma ağırlıklı oynamış. Sağ ve sol ayakları eşitmiş. Boyunun kısalığı nedeniyle lakabı Küçük Ahmet’miş. 
 
Askerliğinı Cankurtaran, Kumkapı’da, üç sene yapmış. Otuzlu yıllarda. Coşkundere’nin mesleği Tekel idaresinde müdürlükmüş. Askerlik sonrası futbolu bırakmış ve hemen işe başlamış ve dolaşmış sayısız Trakya ilini. Kırklareli, Babaeski, Pınarhisar, Çorlu. 27 Mayıs 1960 ihtilali sonrası ise görevden alınmış.
 
Coşkundere Tekel’deki işinden olunca Beyoğlu Zambak Sokak’a gelip Zuhal İşkembecesi’nin kasasında durmaya başlamış. Seksenlere kadar burada çalışmış. Yirmi yıl boyunca.
 
Coşkundere’nin Fransızcası çok iyiymiş, lisede öğrenmiş bu şiirli ve zor dili. Arnavutçasını da ekleyelim yabancı dillere.
 
Boş durmayı pek sevmeyen çalışkan bir yapısı varmış Ahmet Coşkundere’nin. Top oynamak büyük coşkuymuş onun için. Torunlarla birlikte bile gazeteden top yapıp salonda alt komşuların kafasını şişirmeden edemezmiş.
 
Coşkundere Türk Sanat Müziği tutkunuymuş. Müzeyyen Senar’a hayranmış. Ama araba kullanmazmış. Sakin ve mülayim bir kişilik taşırmış. Yardımsever ama tutumluymuş. Çocukları paraya boğarak onlarda emek ve sorumluluk kavramlarını erken yaşlarda iğdiş etmezmiş bugünkü sayısız salak ana baba gibi. Değerini bilsin istermiş çocuklar paranın, sorumluluğun, hak denen temel şeyin. Bu nedenle onları daha çok uykularında severmiş.
 
Coşkundere dünya evine Fikriye hanım ile girmiş ve bütün bir ömür birlikte huzurlu bir çift yaşamı sürmüş. Birbirinden hiç ayrılmazmış ikili. Coşkundere giyim kuşamına da Fikriye hanıma gösterdiği özeni gösterir, kıravatını yatarken çıkarırmış.
 
Coşkundere koyu bir ‘’Demir Kıratçıymış’’, yani coşkulu bir Adnan Menderes hayranı. Doksanlı yıllarda da Tansu Çiller’e hayranmış.
 
Coşkundere iyicil kişiliğiyle kimseyi kırmamaya özen gösterirmiş. Trakya günlerinde hakemlik de yapmış. Zararlı maddelere karşı da düşmancaymış tutumu. Ne cigara değmiş eline, ne de alkol ağzına.