FEVZİ PALAY
FEVZİ PALAY (1 Ağustos 1924 - 12 Haziran 1995)
İki başkanımız, Mithat Tümer’in 1959-60 ve Ali Uluerkan’ın 1960-61 yıllarındaki yönetim kurullarında yer alan Fevzi Palay kuşkusuz günümüz Alipaşakedilerinin çoktan unuttukları bir isim. Oysa Palay kırklı yıllardan seksenlere kadar Alipaşa’nın tanınmış ve çok sevilen yüzlerinden biriydi ve Davutpaşa 1926’nın yetiştirdiği en büyük değer olarak tanımlayabileceğimiz Abdurrahman Palay’ında kardeşiydi. Dahası Fevzi Palay, hayvanseverler arasında günümüzde bir efsaneye dönüşen Tülin Palay’ın babasıydı ve mırnavları, kışın burunlarımızı dışarı çıkarmaya cesaret edemediğimiz eksi bilmemkaç derecede bile, en leziz yemeklerle besleyen, her daim dertlerine deva olan yiğit kızına da ilk hayvanseverlik duygularını aşılamış olan kişiydi.
Fevzi Palay 1 Ağustos 1924 yılında doğdu. Şemsettin Baba aşçıydı ve Alipaşa’dakilokalimizin karşısındaki lokantanın da sahibiydi. Fethiye Anne ev hanımıydı. Üç kardeştiler. Abdurrahman (1923-2002) koltuğunun altına sıkıştırdığı koskocaman karpuzlarla sinema, tiyatro ve seslendirme dallarında adını en büyükler arasına kazıyacak ama Talihsiz Necdet (1925-1955) geçirdiği ameliyat ve kurtulamadığı hastalıkların darbesiyle henüz otuz yaşında hayata veda edecekti.
Fevzi Palay Davutpaşa Lisesi’nden mezun oldu. Kavuniçi kahverengi aşkı okulda başladı, tüm hayatı boyunca devam etti. Haliç Tersanesinde puvantörlük yaparak yaşamını kazandı ve oradan emekli oldu. Yine hesap uzmanı kimliğiyle gittiği Bitlis’in Tatvan ilçesinde, trenlerin taşınması için kurulan tersaneye verdiği emek dışında Davutpaşamahallesi sınırlarından ayrılmadı.
Palay 18.6.1955 günü evlendiği Meliha Hanım ile tam kırk yıl aynı yastığa baş koydu ve bu mutlu birliktelikten iki çocuk dünyaya getirdi. Davutpaşa 1926’ya büyük bir aşkla bağlı olan, büyük evlat Necdet 2015 yılında aramızdan ayrıldı, küçük kızı Tülin ise halkla ilişkiler alanında uzmanlaştı. Uzmanlık dalı mırnavlarla olan ilişkilerinde de kendisine epey yardımcı oldu.
Palay ailesi uzun yıllar kulüp lokalinin karşısında, Kızıl Elma’daki konakta oturdu. Sonra Kocamustafapaşa’ya taşındı.
Mırnavların kraliçesi Tülin Palay babasını şöyle anlatıyor. ‘’Babam çok dürüst biriydi öncelikle. Herkesçe sevilir ve sayılırdı. Davutpaşa mahalle muhtarlığının ihtiyar heyetlerinde de yıllarca yer aldı.
Fevzi Baba Türk Sanat Müziği düşkünüydü, Abdurahmanabisi nedeniyle sinemaya da aşıktı. Birkaç senaryo bile yazdığını hatırlıyorum. Ben hayvan sevgimi kendisinden aldım. Bahçemizde sayısız hayvan beslerdik çünkü. Civcivler, kediler, köpekler.
Babam kardeşleriyle hep yakın ilişkiler içinde olmuştu. Çünkü Şemsettin Dede 1939 yılında, biraderler lise çağlarındayken ölmüş, üç kardeş birbirlerine bu yetişme yıllarında büyük bir dayanışma duygusu içinde destek olmuşlardı.
Bizimki çok huzurlu, kavgasız bir aileydi. Bu bağlamda çok şanslıydımelbette. Babam hepimize karşı çok anlayışlı ve yumuşaktı. İş yaşamı çok yoğundu belki ama yolculuklara çıkmasını, yüzmesini çok severdi.
Yaşamımız aile üyeleri arasında iç içe geçti. Geceleri birlikte toplanır, bir arada vakit geçirirdik. Babam gerçek bir sosyal demokrattı. CHP çizgisindeydi. İnançlı da biriydi aynı zamanda.
Babamın en sevdiğim yönlerinden biri de ellerinin iş tutmasıydı. Çok becerikliydi. Eve usta sokmaz, her türlü tamiri ve tadilatı kendisi üstlenirdi. Belki çok efendiydi, yumuşak ve şefkatli biriydi ama haksızlığa tahammül edemez, hemen medenice tepkisini gösterirdi. Ben de onun bu özelliğini kaptım diyebilirim hayatta. Gördüğüm saçma sapan davranışlara hemen müdahale ederim bu nedenle! Özellikle hayvanlara yapılan eziyetlere.
Seksenli yıllar babam için çok iyi geçmedi. Ama metin biriydi o; hastalıklarını, rahatsızlıklarını çoğu kez gizlerdi. Ancak Abdurrahman Amcamın sevgili eşi Nuray Palay’ın 12 Mayıs 1989 günü, henüz 35 yaşında aramızdan ayrılması onu tam manasıyla derinden yaralamıştı. Toparlanamadı bir daha. Aslında tüm aile perişan olmuştu diyebilirim; başta Abdurrahman Amcam. Annemde de şeker çıkmıştı.
Babam dört beyin kanaması, dört mide kanaması, bir de beyin ameliyatı geçirdikten sonra iyice kötüledi ve 12 Haziran 1995 günü hayata veda etti. İlginç olan bir ayrıntı, babamın da aynen Nuray yengem gibi Okmeydanı Hastanesi’nde, yine sabahın dokuzunda aramızdan ayrılmasıydı.’’