İSMAİL DEMİRSOY




İSMAİL DEMİRSOY (1937-2014)
Şalom İsmail namıyla anılan, Alipaşa’nın sevgilisi, Davutpaşa aşığı yiğidin altmışlarda ve yetmişlerde ailemizin en çok sevilen üyelerinden biri olduğunu son derece net hatırlıyor Esekapı’nın koca kafalı, kirli tüylü mırnavları. Şalom İsmail kulüpte farklı yıllarda çalıştırıcı yardımcısı olarak bile çalışmış, hatta müzmin yedek kimliğiyle kenarda, türbünde oturmuş, hırsından çekirdek çitlemiş, çiklet çiğnemişti.
 
Bugün Şalom’un adı hem geçen seneler, hem de ölümünün oldukça uzun ve sancılı bir sürecin sonunda gerçekleştiği için olacak pek anılmıyor. Sadece U75’in sağlam ama kahırlı oyuncuları arasında geçmişin neşeli öykülerinde geçiyor. Ama arada sırada, çok sık değil.
 
Sondan başlarsak Şalom’un şeker hastası olduğunu belirteyim. Evde yalnız başına yaşayamadığı için son on senesi oldukça sorunlu ve acılı geçmiş kahramanımızın. Davut Kılıç ona Alipaşa’daki çöp lokalimizin kapılarını açmış ama her içeri girdiğinde yerde üzüm çekirdekleri görüyormuş. Bir de tel örgülere asılmış Şalom’un donlarını. İkaz ettiğinde bir daha yemeyeceğine yemin ediyormuş ama şekerli yiyeceklere devam ediyormuş İsmail. Sonunda bacağını kesmişler ne yazık ki.
 
Kamuran Atakan’ın Rumeliler Cemiyeti Bakım Evi’ne yatırma çabası da sonuçsuz kalmış bu arada. Çünkü Şalom, Ben tek başıma kalacağım, diye tutturuyor, kimseyle odasını paylaşmaya yanaşmıyormuş.
 
General Kılıç Şalom’un kimi geceler Sıtkı Özcan’ın dükkanı önünde sabahladığını hüzünle hatırlıyor bugün.
 
Şalom’un hayatının geriye kalanı bu kadar acılarla dolu değil neyse. Arnavut kökenli güçlü, inatçı, hayat dolu bir vatandaşımızmış. Ve de büyük futbol aşığı. Ama ne yazık ki futbolculuk yeteneği futbol aşkıyla pek eşit oranlı gelişmemişmiş. Yaşamının tamamı Esekapı’da geçmiş.
 
Baba lastikçiymiş, Şalom ise marangoz. Beş kardeşlermiş. Marangoz olan Reşat ile hayatı bir arada geçmiş atölyede. Dükkan Esekapı’dan Samatya’dan aşağıya inerken bir bodrum katındaymış. Dükkanın üçüncü emekçisi de ailemizin saygın üyesi Ayhan Tirki abimizmiş.  
 
Celal Birader de topçuymuş ama Şalom ne yazık ki kardeşinin her şeyine karıştığı, olur olmaz zorluklar çıkardığı için topçuluk hayatını berbat etmiş bu savunmanın kıral oyuncusunun. Lütfü kardeşlerin en küçüğüymüş, bir de Saniye Bacı var tabi.
 
Şalom hayat mektebinde okumuşlardan, evliliği de çok uzun sürmemiş nedense. Bu birliktelikten iki kız çocuğu olmuş.
 
Şalom zamanında Vardar’da top koşturmuş, sol ayaklı bir orta sahaymış. Yakın arkadaşları Rıdvan Şumlulu, Ayhan Tirki, Nedim Baloğlu gibi yiğitler. Herhangi bir kursu bitirmemesine karşın Beykozlu Cici Erdoğan’ın da, Rıdvan Şumlulu’nun çeşitli zamanlarda yardımcılığını üstlenmiş.
 
Şalom’un bizim kulüpte de bir futbolculuk serüveni var, hem çok tatlı ve komik bir serüven. Şumlulu yakın arkadaşı olduğu için 1971-72 mevsiminde lisans çıkartmış kendisine. Her hafta oynatacağını söylermiş, söz verirmiş. Böylece Şalom’un dükkanınındaki kasa kasa biraları içermiş Rıdvan Hoca. Ama haftasonu geldiğinde, Müfit Başkan Şalom’un adını çizer, takımda oynatmazmış! Ama bir kere, sadece bir kere, mevsim sonunda Düzce deplasmanında, hem de kaptanlık şeridi de koluna takılarak, Davutpaşa formasını giymek nasip olmuş Şalom’a.  
 
Şalom patavatsız, langır lungur biriymiş. Türkçesi zayıfmış. Kulüp içinde çok sevilirmiş. Perşembe maçlarında sık sık forma giyermiş. Kahve hayatı ise nerdeyse yaşamının olmazsa olmazıymış.
 
Dev kaleci Bediz Baysal Şalom’un arkadaş canlılığına tanıt olarak 1972 yılından bir anı aktarıyor. ‘’Tekirdağ’da çalıştırıcı Müsellim Kesse ile Necati Balaban arasında bir çatışma vardı. Kesse nedense Necati’yi sevmiyordu. Bazen takıma koymaz, bazen iyi bile oynasa oyunun ortasında çıkarırdı. Necati çok üzülüyordu bu duruma. Benim Kesse ile aram iyiydi ama yine de yapılan bu haksızlığa tepki koymak istedim. Kesse’nin Lunapark’ın yanında bir kahvesi vardı. Şalom’u da alıp, kahveyi bastık. Müsellim’in neler söylediğini şu anda hatırlamıyorum ama bizi yatıştırmış, olay çıkmadan yanından uzaklaşmıştık. Ama yıllar geçmesine karşın hala çözebilmiş değilim bu husumetin gerçek sebebini!’’2in
 
Dev kaleci devam ediyor. ‘’Hepimiz Şalom’u kızdırmayı çok severdik. Genelde Necati Civez’in kahvesine çıkardık. Rıdvan Abi, Ayhan Abi, Şalom ve ben kaptıkaçtı oynardık. Ama üçümüz birden Şalom’a yüklenir, partinin onda kalmasını sağlardık.
 
Perşembe Maçları’nda Davut Kılıç’ın kurduğu takıma karşı bir keresinde Teknikspor adlı bir Cerrahpaşa takımını büyük iddialarla getirdiğinde de çok makara yaptığımızı hatırlıyorum. Çünkü Kadri Aytaç’lı on birle onları 7-0 yenmiştik.
 
Haydarpaşa’dan trenle Nazilli deplasmanına gidiyorduk. Trende poker oynayarak vakit geçiriyorduk. Şalom’un eli herhalde iyiydi ki rest çekmeye kalktı. Tüm paraları öne sürdü, Arnavut aksanlı Türkçesiyle, Hepisi, dedi.
 
1968-69 mevsiminde Müsellim Hoca’nın yardımcısıydı. Müsellim ona, Hadi bugün kalecileri sen çalıştır, demişti. Ben bir kenara çökmüştüm. Şalom yine kendisi gibi bir Arnavut olan, Denizli’den gelen şişman İbrahim’i çalıştırmaya başladı. İbrahim hoşnut değildi Şalom’un ilkel idmanından. ‘’A be zevki çıkmıyor, atmayasın uçukluk’ dedi. Şalom kızdı ona. ‘’Sen at topu güğsüme, sündüreyim topu, atacam köşeye. Nah babayı yakalarsın’’ demişti. Çok gülmüştüm.