İBRAHİM YAZICI


 

 




Davutpaşa’nın yetiştirmiş olduğu en büyük inşaat mühendislerinden İbrahim Yazıcı’nın nüfus cüzdanına göz attığımızda, 7 temmuz 1948 tarihini görüyoruz. Ama kargalar bizim kulağımıza, 1950’nin kasımında doğmuş olduğunu fısıldıyor. Baba Yazıcı, Erken çıkan yol alır, diye düşünmüş olmalıydı herhalde.
 
İbrahim Yazıcı Rize merkezde doğdu. İlköğrenimini Rize Kömürcüler İlköğretim Okulu’nda yaptı. Ellilerin sonunda aile İstanbul’a taşınmıştı ve Arnavutköy’de oturmaya başladılar.  Küçük Yazıcı Gaziosmanpaşa Ortaokulu’na gitti ve 3 yılı burada geçti. Lisedenise Maçka Sanat Lisesi Elektrik Bölümü’nden mezun oldu. Üniversite öğrenimini Yıldız Üniversitesi İnşaat Mühendisliği’nde yaptı.
 
Futbol hayatı bütün çocuklar gibi sokak aralarında başladı ve 1967 yılında Davutpaşa genç takımına girdi. Çalıştırıcı Rıdvan Şumlulu’dan kaleciliğin temel ilkelerini aldı. Onu DavutpaşaKulübü’ne gazeteci Barbaros getirmişti. Barbaros da Arnavutköy’de oturuyordu ve sokak aralarında oynayan İbrahim’in kaleciliğini çok beğenmişti. Barbaros aynı zamanda takımın sağlam futbolcularından Necmi Korkmaz’ın ablasıyla evliydi ve birçok yetenekli oyuncuyu kulübe kazandırmıştı.
 
Davutpaşagençte bir iki yıl geçirdikten sonra A takıma geçti. Ancak ilk yıllarında geçirdiği talihsiz sakatlıklar nedeniyle zaman, zaman ara vemek zorunda kaldı. Onu takımın kalesinde daha çok 1971-1974 arası görüyoruz. İbrahim Yazıcı amatör millilerin kalesini koruduğu, Ali Sami Yen’deki bir hazırlık maçında köprücük kemiğini çatlatmış, kemik alçıya alınmıştı. Yine bir antrenman maçında, bir arkadaşının darbesiyle uzun süre sahalardan uzak kaldı.
1973-74 mevsiminde, Davutpaşa 3. kümeden İstanbul Amatör Küme’ye düştüğünde takımın profesyonel oyuncuları dağılmış, her biri bir başka yere gitmişti. Gidenlerden ikisi Feriköy’ü seçmişti. Bunlardan biri İbrahim, diğeri Necmi Korkmaz’dı. Feriköy 2. Ligin güçlü takımlarındandı ve Baykul gibi eşsiz bir oyuncuya sahipti.
 
2 yıllık Feriköy deneyimi ardından amatöre dönen İbrahim Yazıcı 1976-77 mevsiminde İstanbul 1. Amatör küme takımlarından Boğaziçi’nde futbol hayatını noktaladı. Ama şunu da eklemek gerekiyor ki, Yazıcı okuduğu okulların takımlarında çok başarılı karşılaşmalar çıkarmıştı. Örneğin lisedeyken Maçka Sanat’ın, yüksek öğrenim görürken de Yıldız Üniversitesi’nin başarılı kalecisiydı. Bu takımlarla hem İstanbul hem de Türkiye şampiyonlukları kazanmıştı.
 
Yazıcı 1977’de kaleciliği bırakınca futboldan kopmamaya karar verdi. Hakemliği hedeflemişti. Mustafa Çakar’ın açmış olduğu hakemlik kursuna katıldı ve başarılı oldu. 2 yıl boyunca amatör kümelerde hakemlik yaptı. Bunu 2 yıl süren bölge hakemliği, 3 yıl süren klasman hakemliği izledi. 1985 yılından itibaren kendisini 2. 3. Liglerin orta, 1. kümenin de yardımcı hakemliklerinde görüyoruz.
                   
Yazıcı’nın 1977’de başlayan hakemlik serüveni 1996’da bitti. Ama 1996 ile 2010 yılları arasında gözlemcilik yaparak Türk futboluna hizmet etti.
 
Yazıcı vatani görevine 1980 yılında başladı. 4 aylık eğitimini İzmir Gaziemir’de aldı. 12 ay da Ankara Merkez Komutanlığı’nda yedek subay olarak devam etti.
 
Eğitim, kalecilik, hakemlik ve gözlemcilik hayatı bayağı yoğun geçen Yazıcı’nın çok daha yoğun bir iş hayatı oldu. İş hayatı 1977’de futbolu bıraktığında başladı. İmar ve İskan Bakanlığı’nda il imar müdürüydü. 1980’den itibaren ise inşaat mühendisliği şefliği görevinde bulundu. Seksenlerin ilk yarısında İmar ve İskan Bakanlığı ile Bayındırlık Bakanlığı birleştirilmişti. 1983-89 arasında Yazıcı’yı Bayındırlık İskan İstanbul İl Müdürü olarak görüyoruz. Doksanlardan sonra da İmar İskan ve Afet İşlerinde şef olarak görev yapıyor. İki binli yıllarda bu kez bakanlığın ismi tekrar değişiyor, Çevre Şehircilik Bakanlığı oluyor. Bu kez de müdür yardımcısı oluyor ve hala aynı görevde bulunuyor.
                    
Yazıcı’nın bu kadar futbolla, işle içiçe oluşu aile hayatını geciktiriyor. 1990 yılında evleniyor. 1992’de bir oğlu 1993’de de bir kızı dünyaya geliyor. Yetmişli yıllarda, deplasmana çıkıldığında Şükrü Dik ve İbrahim Yazıcı’nın değişmez oda arkadaşı olan Davut Kılıç onu, Çok yumuşak, kalbinde hiç kötülük olmayan harika biri, olarak tanımlıyor.
 
Yazıcı’ya neden hakemliği seçtiği sorulduğunda, iki somut örnek veriyor bize. İlki Elazığ deplasmanından. Çok iyi oynamamıza rağmen Elazığlıların elle attığı bir golle 1-0 yenik bitirdiğimiz bu maçı, büyük bir vicdansızlık örneği, diye açıklıyor. Çok öfkelenerek hatırladığı ikinci maç ise Vefa Stadı’nda oynadığımız Kırklarelispor maçı. Karşıtlarımız bir penaltı kazanıyor. Atılan penaltıyı İbrahim başarı ile hiçbir kural hatası yapmadan kurtarıyor. Ama hakem çok kötü niyetli, penaltıyı tekrarlatıyor ve yediğimiz bu golle 1-0 mağlup bitiriyoruz maçı. İşte İbrahim Yazıcı böyle hak yiyen, adaletsiz hakemlerin olduğu bir yerde düzgün maç yönetip, kimsenin kalbi kırılmasın istiyor. Hakemliğe girişi böyle oluyor.
 
General Davut Kılıç, İbrahim Yazıcı’nın hakemliğini, Sporcu sağlığını düşünen, art düşüncesi asla olmayan harika bir hakemdi, diye tanımlıyor.
 
İbrahim Yazıcının bugün Beşiktaş’ta 2000 yılı başından beri kongre üyesi. 16 yıldır Üsküdar Kısıkça Çamlıca semtinde oturuyor.
 
Kaleci olarak kendine hayatı boyunca sadece Galatasaraylı Turgay Şeren’i örnek almış.
                      
Yazıcı’nın Davutpaşa anıları fazla değil, pek az şey hatırlıyor  ogünlerden. Tire maçını iyi hatırlıyor ama… Stada geç geldikleri için, otobüste soyunup giyindiklerini, stad tepede olduğu için topun sık sık aşağılara kaçtığını, bu nedenle maçın sık sık durduğunu, top beklediklerini hatırlıyor.